10 Ocak 2008 Perşembe

Alev alev yanıyor, yüreğimiz de yanmaya devam ediyor!

Alev alev yanıyor, yüreğimiz de yanmaya devam ediyor!

Ormanlarımız bir biri ardında ateşin teslim aldığını görmekteyiz. Aşırı sıcaklarda dahi bu kadar orman bir anda tutuşmamıştı, bir anda ne olduysa arka arkaya birbirine alakası olmayan yerlerden peş peşe ateşler yükselmeye başladı. Bir TV sunucusu haberine göre çalışan emekçi insanların ağzındaki sigaradan başlamıştı!

Yangınların başlaması bir emekçinin ağzındaki sigara, ve demir kesmek için kullandığı araçtan çıkan aletten olmadığı yangının başlangıç noktasına bakarak anlayabiliriz! Emekçi vatandaşımız doğudan gelmiş ve ucuz iş gücü olarak yaz yerlerinde zenginler için hazırlanan villaların inşaatında hiçbir güvenceye gerek görülmeden köle gibi çalıştırılıyorlar. Emekçinin dramı gözükmezken bir anda ormanı yakan suçlu gibi gösteriliyor. Sırça köşkte yaşayanların bu şekilde bakması doğal, çünkü sırça köşkten yaşamın kendisi gözükmez!

Yangının başladığı yerlere bir bakalım, deniz gören ve İstanbullu sonradan görmelerin akın ettiği, emlak piyasasının iyi kazandığı bölgelerdir. Orman arazisi yandıktan sonra orası birinci derecede sit alanından çıkarılıp, oturuma açılabilecek bölgelerdir. Bir anda zengin olmak isteyen, ağızlarından salya akarak yangınları izleyenleri suçlu görmez bizim sırça köşkte yaşayan muhabirimiz! Ağzında yanan bir sigaradır suçlu olan! Elbette sigara hem sağlığa zararlı hem de ormana, bu konuda kimse tersini düşünmüyor, fakat nedense görünen ilk şey suç delili olarak ortaya çıkar! Polisiye romanlarda bile hizmetçi suçlu gözükürdü eskiden! Şimdilerde amerikan filmlerinde senatörler parayı yatıran olarak gözükür! Bizimkiler henüz o aşamaya gelmemiş, gördüğüne inanır! Az gelişmiş ülkenin muhabiri olunca, arkadaki neden aranmaz, gözü ile gördüğüdür gerçek!

Ormanlar yanıyor, yanan yerlere yapılan yazlıkları alan hiç suçlu değil mi? Onların çoğu o yanan ağaçları ve hayvanları görmediler. Geldiklerinde bitmiş sitelerde kendilerine sunulan yazlıkları görecekler. İçlerinde yüzme havuzu olan lüks binalar. Kapılarında koruması olan, özel olarak çevre düzenlenmesi yapılan siteler. Onlar orman yakmadılar ama yakılan yerden bina aldılar. Burada suçlu yoktur, çünkü yakılan yeri imara açanın bir bildiği vardır! İmara açılmış ise, imar yapılır ve satılır! Ülkemizin inşaat sektörü nasıl ayakta kalacak, işsize iş bulunacak! Vicdanları rahat olarak yanan yerde yazlıklarında oturanlar hiçbir vicdanı sorumluluk taşımadan günlerini gün edecekler ve hayatlarını bu güzel yerde geçirirken hayıflanacaklar, keşke şurada birkaç zeytin ağacı olsa da, ondan aldığımız zeytinler ile doğal yağlar elde edip kahvaltı yapsak! Bu orman yangınlarından kimse suçlu değildir, eğer suçlu aramış olursak bütün bir halk suçlu olacak! O yüzden Orient Express’deki cinayet gibi, aslında suçlu yok!

Ormanlarımız yanıyor, ciğerimize giden oksijende azalıyor, yakında marketlerde şişe içinde oksijen alıp ciğerlerimize suni hava alacağız! bir zamanlar su satılır mı, her yer su diye düşünenler evlerine damacana su alırken geçmiş hiç düşünmezler! Alışmışlardır, bizler de bu yangınlar ve sonuçlarına alıştık! Emlak piyasası içinde değerler arttıkça daha yanacak çok ormanımız, çok ciğerimiz olacaktır. Her gördüğümüz şey, gerçek suçlu olmayabilir!

Geçen sene Çanakkale’de orman yakmak için köyün delileri kullanıldığını ve bu işten ekmek yiyen işsiz köylüler olduğunu okuduğumda şaşırmıştım. Orman yak, birinden para al, sonra orman yangını söndürmek için para al, yani hem yakarken hem de söndürürken para alan bir işsizlik ordusunun da varlığı oluşmaya başladı! Mevsimlik çalışan işçiler havalar çok sıcak olduğunda evde oturmak zorundalar, evde otururken bu tip ekmek kapısı zorlanması neden olmasın? Elbette bu betimleme tüm mevsimlik işçileri kapsamıyor, çok küçük bir azınlıktan bahsediyorum. Burada bunlara bu olanağı yaratan zihniyete dikkat çekmek istedim, bu insanlara başka olanaklar yaratılmış olsa bu tip kurnazlıklara gerek kalmaz!

8 Tem. 07
İSMAİL CEM ÖZKAN

Hiç yorum yok: