12 Ocak 2008 Cumartesi

Gerçeklerden kaçarken, gerçeklerle yüzleşmenin filmi.

Gerçeklerden kaçarken, gerçeklerle yüzleşmenin filmi.

Beyaz Melek adlı filmi izledim, bende ilk yansıması, beklemediğim kadar güzel olmuş olmasıdır. Bir arabesk sanatçının eserinin de arabesk olacağını düşünüyordum, fakat bence onun dışında bir yapıt ile karşılaştım. Kurgusu ve anlatımı ile insanı duygusal bir yoğunluk içinde bırakıyor. Gerçeklerden kaçarken, gerçekler ile karşılaşmak gibi bir duyguya kapıldım.

Film bir hastane önünden başlar. İstanbul profilini İtalyan hastanesinin duvarından görürüz, sonra acile getirilen bir hasta ve bir röntgen odasının kapısından çıkıp koşan yaşlı biri ile karşılaşırız. Arkasından bir genç, sonra onu izleyen ikinci kişi. İstanbul sokaklarında bir koşturmaca, sonuçta yorgun düşen yaşlı adam bir merdivene oturur. O sırada içeriden çıkan bir melek onu başka bir dünyaya davet eder. Sokakların gerçekliğinden bir kopuştur. Koşturmanın sonuna gelmiş ve bir huzura davet vardır. Olayları algılamaya başlarız, bizi bir duygusal çekimin etkisine bıraktığımızı da hissederiz. Birbirinden değerli ve usta oyuncular ile örülmüş bir destandır başlayan. Huzurevinde geçecek iki gün ve sonrası doğuya doğru yolculuk. Bir destandır, evrenin gerçekliğinden sonsuzluğa geçişin öyküsüdür. Huzurevindeki bir gerçeklikle karşılaşırız, orada çirkinliklerinde olduğu kadar, son anın getirmiş olduğu bir bilgelik ve hoşgörünün de olduğunu görürüz. Her bir birey kendi gerçekliği ile barışıktır. Geçmişin hesabı yoktur, o anı yaşarlar. Yaşam orada şimdiki zamandır. İnsanların oraya geliş hikayeleri farklı farklıdır, sonuçta oradadırlar.

Yaşamın sonbaharında iki insanın yaşadığı ilklerde vardır, onların mutluluğundan mutlu olan insanlarda. Mutluluk bulaşıcıdır, tıpkı hüzün gibi. Beyaz perdede görüntü salonda hüznün nasıl bulaşıcı olduğunu gördüm, gözlerden yaşlar geliyordu. Gerçeklik ile yüzleşme yolculukta gerçekleşir. Büyük depremde hayatını kaybeden bir babanın dramı ile başlar, sonra hemşirenin ruhunu tuz gölünün beyazlığı içine bırakması ile devam eder. Yolculuğa davet edenin aslında yaşamın son demini yaşadığını evine vardığımızda öğreniriz. Bir gerçeklik vardır, yaşamın acımasız olduğudur, öteki yaşamın huzuru davet eder. Mistik bir düşünce hakim olur. Gelenekler ile gerçeklerin çatışmasıdır. Tanrı ile kişinin iç konuşması ve yansımasını görürüz. Bir isyan vardır, isyan edilen gerçek karşısında boyun eğme vardır.

Film sosyal bir gerçeklikten bireyin iç dünyasına doğru bir yolculuğu anlatır. Özeldir. Özel olduğu içinde iç çözümlemeler olmasını beklemekteyiz, fakat sınırlı bir zaman dilimi içinde bir çok hayat vardır, usta oyuncular o kısa zaman içinde iç dünyaya bir dramın yolculuğuna davetleri vardır. Her biri başarılıdır. Davete katılan seyirci gözyaşlarını tutamaz. Film bittiğinde bir iç hesaplaşma içine bulur kendisini. İç hesaplaşma geçicidir, çünkü bir süre sonra gerçek yaşam ile yüzleşir insan. Işıklı bir dünyada birey, biraz önce hüzünlendiği atmosferden uzaklaşacaktır. Hüzün anlık yaşanır. Gerçekliklerde anlıktır!

Başarılı bir çalışma beyaz perdeden yansır, seyrederken duyulan hüzün biraz sonra dağılacaktır. Usta oyuncuların ortaya koymuş olduğu başarı çizgisi Mahsun Kırmızıgül’ü ilk filminde beklemediği başarıya ulaştırdığını düşümdüm. Gerçeklerden kaçarken gerçekler ile yüzleşmenin filmidir!
17.12.2007

Hiç yorum yok: