12 Ocak 2008 Cumartesi

Ödüller ve düşündürdükleri…

Sertel ismini birçok insan duymuştur fakat nasıl bir geçmişin izlerini taşıdığını bilemez. Sabiha ve Zekeriya Sertel basın tarihimiz içinde, gerekse tarihimizin bir dönüm noktasında yer almışlardır. İkinci dünya savaşı sırasında demokrasi ve insan hakları söylemleri içinde bir sol duruş ile gündemi belirliyorlardı. O dönemde CHP ve onun yandaşı basının kışkırtması ile örgütlü grup tarafından gazete basılıyor, dağıtılıyordu. Elbette gazete değil sadece, 4 Aralık tarihimiz azınlıklara ait dükkanlarında yağmalamasını işaret ediyordu. Savaşın içinde olmadığımız halde savaşın ayak izleri ve Gobels’in propagandalarının etkisi İstanbul’da bir nefes kadar uzakta hissediliyordu. O dönemde Cumhuriyet Gazetesinin sahibi Yunus Nadi adı bile Yunus Nazi olarak anılır olmuştu. Hitler Almanya’sının propaganda gazetesi gibi işlev görüyordu. İnönü rejimi içinde Nazi etkisi hissediliyordu, sokaklar sol görüşlere sanki yasaklanmış gibiydi. Vatanseverlik söylemleri ile gazete ve azınlıkların dükkanları yağmalanması örgütlüydü, onu yapanda tarihteki yerini almıştı.

Geçmişimizin bu yönü pek hatırlanmak istenmez, çünkü savaş koşulları içinde olmuştu her şey denir. Savaş koşulları içinde içi insan dolu olan bir gemi Karadeniz’in azgın sularına bırakılıyordu, Nazilerin isteği yönünde. Şimdilerde kurtarıcı gibi gösterilen devletimizin idarecilerinin aslında kimleri kurtardığı, kimleri kurtarmadığı ortadadır. Fakat bizler sadece görmek istediklerimizi görür ve onun ile övünürüz!

Yıllar sonra Tan gazetesi adı altında başka bir gazete çıkmıştır, onun sol geleneğinin altını boşaltmak için bol bol seks kokan haberlerle gündeme gelmişti. Tarihimizin içinde önemli bir isim olan gazetenin adı bu şekilde başka anlama büründürülüyor ve tarihimizin üzerinden izini silmeye çalışmışlardır.

4 Aralık 1945 eylemine katılanlar ve söylemleri ile bugüne değişmeden gelinmiştir. O eylemlerin içinde olan İlhan Selçuk Cumhuriyet Gazetesinin yönetici konumdadır, Süleyman Demirel yıllar sonra başbakan ve cumhurbaşkanı olacaktır. O kışkırtmayı yapan partide yöneticileri farklı olsa da duruşu ile kışkırtmaları ile ortada durmaktadır. Günümüzde Deniz Baykal’ı hedef alan kişisel eleştiriler yapılır, fakat ideolojik olarak eleştiri ve özeleştiri yoktur. 4 Aralık tarihimizin içinde sönmemiş bir yangın yeri olarak durmaya devam ediyor. Tarihimiz içinde sadece 4 Aralık günü yoktur, karanlık yüzü tarihin hep karanlıkta kalacağını sananlar hep yanılgı içinde olmuşlardır, Sokrates savunması hala canlı olarak durmaya devam etmektedir. Onu yargılayanlar ve mahkum edenleri kim anımsıyor?

Sertel’ler adına Gazetecilik Vakfı kurulur yıllar sonra. Her sene ödüller verir. Sertel Gazetecilik Vakfı bu senede ödül verir, fakat ne yazık ki yağmalayanların ideolojilerini taşıyan kişilere verir. Bu ödüle elbette tepkiler olur, fakat şansız bir şekilde ödül alacaklar açıklanır. Tarihin süzgecinden geçmeden verilmiş ve günün yükselen akıntısına kapılmış bir anlayış ortada durmaktadır.

Vakıf bu yıl kişi dalında gazeteci Emin Çölaşan’ı, kurum olarak da Kanaltürk televizyonunu ödüllendirmiş. İpek Çalışlar “Sertel Vakfı’nın milliyetçi ve ulusalcı zihniyete ödül vermesini amaca aykırı buluyorum” diyerek tepkisini dile getirdi. Fuat Uğur “yaşadıkları bunca baskıdan, yasaklamadan, işkenceden, sürgünden ders almayıp da hâlâ kurbanın katiline duyduğu sevgiyi hissetmelerinin tek bir açıklaması olabilir.
Ya mazohistler ya da balık hafızalılar...” diyerek eleştirmekte haklıdır.

Tan gazetesi tarihimizin içinde hala onurlu bir şekilde durmaya devam ediyor. Zamanın koşullarına uygun davranmamış, haksızlıklara karşı onurlu bir şekilde gerçekliğin yanında yer almışlarıdır. O uğurda sürgünde ölümü bile göze almışlardır. Geçmişte yapılan ve bize miras olarak bırakılan değerlere olduğu gibi sahip çıkalım, onların çarpıtılması ve yok edilmesi karşısında bilgilenerek durmak mümkündür.
12.12.2007

Hiç yorum yok: