12 Ocak 2008 Cumartesi

Peygamberimizin mezarı nerede?

Mezarlar konusunda yazı yazmaya başlayınca bu sonuca ulaşacağımı biliyordum, çünkü sonuç döner dolaşır yaşadığımız toplumun gelenekleri ile yüzleşmeyi de getirir. Bizde kutsal günlerde mezarlar ziyaret edilir, ecdat bir kez de olsa anılır, ruhuna dualar edilir, eller ile mezarların bakımı yapılır, su dökülür. Aramızdan ayrıldıkları içinde hüzün duyarız.

Şu anda çoğunluğun inancı olan İslam dinin kurucusunun yani peygamberimizin mezarı olup olmadığını hiç düşünmeyiz. Çünkü din bilgilerimizin içinde bu ayrıntı hiç göze çarpmaz. Onun davranışları anlatılır, ona inen kitaptan bahsedilir ki Hz. Osman tarafından derlendiği ve bir kitap haline getirildiğini biliriz. Fakat yüce peygamberimizin nerede yattığını bilemeyiz. Hz Ayşe’nin hayatını okurken, onun salonunda naşının olduğunu okudum. Daha sonra yanına sıra ile Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de gömülmüştür. Peki, Hz. Ayşe’nin evi neredeydi?

“Peygamberin ilk eşi Hz Hatice'nin evi yıkıldı ve yerine abdesthane/şadırvan yapıldı. Peygamberin en yakın dostu Hz Ebu Bekir'in evi şimdi Hilton Oteli'nin kompleksi içinde. 1200 yıllık Ebu Kubeys Camii'nin yerinde Kraliyet Sarayı var. 80 yıllık Suudi Krallığı'nın yıkımları Hz Muhammed'in doğduğu evi tehdit etmeye kadar vardı. Ev yerle bir edildi. Yerinde kapıları ve pencereleri kilitli uyduruk bir kütüphane var.” İbrahim Karagül, 22.03.2007

Kutsal mekanlara ne kadar değer verildiğini yukarıdaki satırları okurken irkildiniz değil mi? Her bayramda İstanbul’da sakallı şerif için yapılan töreni görünce insanın kafası karışmıyor mu? Peygamberin ayak izinin nerede olduğunu biliyoruz, hırkasını biliyoruz, sakalından bazı parçaların nerede olduğunu biliyoruz, fakat naşının nerede olduğunu tam olarak bilmiyorum. Bileniniz vardır belki ama ben araştırılarımdan bulamadım. Çünkü tarih kitaplarından okuduğum ile günümüzde gösterilen yer arasında da bir bağlantı kuramadım. İslam dininde mekanlara acaba önem mi verilmiyor?

Yukarıdaki soru nereden aklıma takıldı derseniz, Irak ve Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde camilere yapılan saldırılar karşısında hiçbir İslami kurumun kınama yapmamasını gösterebilirim. Camiler bombalanıyor, yok ediliyor, içinde insanlar öldürülüyor ama kimse bunu açık yüreklilikle kınamadı. Bu konuda benim birkaç yazım oldu, fakat gerekli ilgiyi görmedi. Kutsal mekanlar mı önemli yoksa bir karikatüristin çizdiği karikatür mü? Karikatür karşısında galeyana gelen İslam dünyası camiler karşısında sessizliğini korudu. Geçmişimize bakınca Malatya, Çorum, Sivas olaylarında gerçekle alakası olmayan ‘camiyi komünistler bombaladı’ diyerek Alevilerin üzerine kör bıçaklarla saldıranlar unutuldu mu? O olayların kurbanları ve katilleri ortadır. Ölenler suçlu gösterilmiştir, katiller ise kahramandır. Ülkemizin değişmeyen kurallarındandır, ölenler hep suçludur, yaşayanlar ise kader kurbanıdır! Bir af gelir ve hürriyetlerine kavuşurlar!

Bir başörtüsü biçim değiştirildi, türbana dönüştürüldü türban geçmiş gelenekten kopuşu simgeler. Eskiden başörtüsü altında başka bir bez örtülmezdi, şimdi başörtüsü altında bir saçın tek telinin dışarısında çıkmayı engelleyen bir bez vardır, üzerinde de tülbent. Daha modern bir görünüm simgeler, daha estetiktir., eskisine göre. Şehirleşen İslam kendi biçimini global olarak yaratmıştır, bundan elbette bazı tekstil firmaları karlarına kar katmıştır. Moda durduk yere gelişmez, ihtiyaç yaratılır. Podyumlarda boy göstermekte, normal defile sırasında onlar içinde ayrı seanslar düzenlenmeye başladı. Onu tüketen ayrı bir kesimde çoğalmıştır. Markalaşmıştır. Gösteriş öne çıkmıştır. Gösterişin olduğu yerde bilgi olmaz, bir siyasi tercih öndedir. Trend değiştiğinde elbette oda değişecektir. Geçmişten bir kopuşu sembolize etmektedir, yeni yaşamı dayatmaktadır. Yeni sembol İslam ile bağdaşlaştırılmaktadır. O bir semboldür. Sembollerin olduğu yerde ise gerçekler öne çıkmaz, inançlar ve doğru kabul edilenler kabul görür. İslam dinin yorumu heterojendir, o yüzden yorum bolluğu vardır. Duruş notası önemlidir. O duruş noktası yüzünden tarikatlar ve mezhepler vardır.

Kutsal mekanlar kültürden kültüre başka anlamlar da yüklenmektedir. En kutsal olarak kabul edilen bir yer bir bakmışsınız yol olmuş, otel olmuştur. Karacaahmet mezarlığı bu dönüşümün en iyi örneğidir. İhtiyaca göre hiçbir estetik kaygısı güdülmeden yeni bir biçim almış istimlakler sayesinde şekil değiştirmiştir. Eskisinin en güzel işlemeli mezar taşarı yerinde birbirine benzeyen hiçbir estetik kaygısı olmayan ticari kaygısı olan seri üretim taşlar ile biçimlenmiştir. Arap İslam’ın da mezar dahi yoktur. Ziyaret edilmesi bile günaha kabul edilir.

Yazıyı fazla uzatmayayım, başa dönerek soruyorum, peygamberimizin mezarı nerededir? Eğer Hz Ayşe’nin evini bulunursa mezarı da bulunmuş olacak!

7.12.2007

Hiç yorum yok: