12 Ocak 2008 Cumartesi

Antalya’dan..

Yılmaz Erdoğan. Bu isimi hepimiz biliyoruz sanırım. Tiyatro yazarı, şair, oyuncu. Elinde bir çok yeteneği olan biri aynı zamanda sinema tarihimiz için önemli ilimlerinde yaratıcısı, yönetmeni, oyuncusu.

Antalya’da yapılmakta olan film festivalinde ödül vermek için sahneye çıkar ve izleyicilerden umulmadık bir protesto ile karşılaşır. Laik, çağdaş ve vatansever olduğunu iddia eden elit izleyici Erdoğan’ı alkışlamaz. Bu kesim soyadını karıştırdığını düşünmediniz değil mi? Eğer karıştırıyorlarsa artık onlara ne denir?

Bu izleyici kesimi sadece Hakkârili olduğu için alkışlamıyormuş, öğrendiğime göre. Malumumuz Hakkari’de olaylar olmuş, askerler kaçırılmış ve öldürülmüş durumdadır. Aynı zaman içinde de karşı tarafta büyük kayıp vermişti. İki tarafta canlarını toprağa vermiş fakat ölümler tek taraflıymış gibi yansıtıldı. Her gün haberlerde şu kadar kişi öldü duyuruları yapılmaktadır. Ölenler sanki canlı değil, sanki aileleri yok işte ölmesi gereken bilgisayar oyunundaki bir düşman! Ölümler haberlerde sayı olarak geçmektedir. Ölenler bu ülkenin insanı değilmiş gibi, yabancılaştırılmaktadır.

Bu ülke kürdü, türkü, lazı, çerkezi, rumu, ermenisi, süryanisi… gibi yaşayan her bireyindir. Kültürler bu ülkenin zenginliğidir. Zenginliğimizi yok saymakla yok olmuyor, sürekli ve günlük olarak bir arada yaşıyoruz. Yaşantımızı bozmaya çalışanlarda bellidir. Tek kültürün hakimiyetini savunanlar özeleştirilerini verirken, hala ülke zenginliğini yok sayan anlayışların 9 Kasım’da Almanya’da sinagogları yakan zihniyet ile aynı tarafa düştüğünün farkına dahi varmıyor.

Erdoğan sahneye çıktığında alkışlayanı ve üstelik ayağa kalkanı küçümseyen ve onu aşağılayan bakış atanları kınıyorum. Onlar bu ülkenin mutluluğunu değil, düzenin bu şekilde devam etmesini isteyen küçük bir azınlık olarak görüyorum. Erdoğan, Kürt sorunu karşısında duruşu ortadadır, onun ne düşündüğünü beğenin ya da beğenmeyin kendisini saklamayan ve üretken bir insan.

Bir aydın ülkenin sorunları karşısında ırkçılık söylemlerine teslim olmuşsa, o ülkede gelecek aydınlık olmaz. Aydın bir gelecek için, kişilerin doğduğu ve etnik kimliğine bakarak tavır alınıyorsa, o ülkede aydınlık gelecek Nazilerin geçmişi kadar olur. Tarihten ders almayanlar, kan gölünde boğulmaya mahkumdur. Ben kan gölünde değil, gül bahçesinde bir arada yaşamayı savunuyorum. Yılmaz Erdoğan o protestodan bir şey kaybetmedi, fakat o protestoya katılanlar neler kaybettiklerini iyi düşünsünler.
6.11.2007

Hiç yorum yok: