7 Ocak 2008 Pazartesi

ahh genç olsaydım!

evet hayat hiç öyle değil çok kötü ve bilmediğin kurallar üzerine oynar. sen bildiğini sandığın şeyler ise birer aldatmaca olduğunu yaşarken öğrenirsin her şey ama her şey görecelidir!
dedi yaşlı adam genç kadına.
hayat hala devam ediyor ve kendi bildiği yoldan akmaya da devam ediyor!
hayatına yön vermek isteyenler hayata müdahale etmeye kalkıyorlar zaman zaman, fakat hayat daha güçlü çıkıyor ve o değiştirmek isteyenlerde yaşam içinde değiştiriyor.
zaman her şeyin ilacı dedi yaşlı adam, artık önünde zaman olmadığını gördüğü halde.
müdahale etmek gerek yaşama, ama nasıl dedi genç kız ona!
içten içe güldü yalı adam, evet onu ben yaptım ve bak neredeyim. ilk gençlik yıllarımdan kana hangi hayal kaldı bende, hangisi gerçekleşti?
geçmişin hesabını yapmak dahi gelmiyordu içinden, günlük yaşamaya alışmıştı uzun zaman önce.
ne için yaşadığını dahi bilmeden yaşıyordu, bir beklentisi vardı ama o beklenenin ne olduğunu dahi bilemeden yaşıyordu.
yaşam bir çok insana bir ara güler, sonra unutur gider!
her şey göreceli, her şey göreceli dedi, hiç bir şey göründüğü gibi değil!
hep kendi gözlerimize güvendik, hep dokunarak öğrenelim dedik, yanılacağımızı hiç düşünmedik.
hayat hiç bir doğrumuzu doğrulamıyor, çünkü çok hızlı değişiyor.
ruhumuz gerimizde kaldı ve biz çok hızlı koşuyoruz!
nereye ve hangi zirveye doğru koşuyoruz?
beyaz adam hep en üste çıkmaya çalışır.
hep en yukarıya.
beyaz adam safariye gide, en nadide hayvanları vurur, o vurduğu hayvanları siyah adamlara taşıdır, sonra safari sonunda uçağa veya gemiye binerek ülkesine döner.
ülkesine vardığında kara bıyıklı, yılışık yılışık gülenler karşılar. vurduklarını onlar taşır bu sefer. derileri kara değildir ama saçları ve bıyıkları vardır! son dönemde çember sakalı olmaları da modadır, bıyıklarını en kısa kesip sakal bırakan garip tipler!
beyaz adam nasıl taşındığını bilmez vurduğu nadide hayvanların. ama onları dostlarına sergilerken büyük guru ile göğsünü kabartır ve çevresine bakar.
yaşlı adam kendi dünyasındadır, genç kız onu dinlemeye çalışır.
yaşlı adam içinden geçirir, ahh genç olsaydım!
genç kız ise o an başka birisini düşünmektedir.
hayatta her gördüğün ve her duyduğun gerçekleri yansıtmaz, gerçekler sadece görebildiğin kadarı, ya o görüntünün altındakiler?
insanlık yaşamı içinde ne kadar parçalanmışlıklar yaşadı, ne kadar ayrılıklar?
her ayrılık hüzündür dedi yaşlı adam, her buluşma da keşke sevinç olsaydı!
hiç bir şey planladığı gibi gitmiyor, çünkü o kadar çok olasılık ar ki, hangi olasılığı yaşayacağını dahi dünyanın en büyük satranç ustası dahi tahmin edemez!
büyük şehirlerde ne kadar çok yalnız insan olmaya başladı?
her biri kendi dünyaları içine belki hiç bir şey düşünmeden yaşıyorlar, neden yaşadıklarını dahi bilemeden!

15.12.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: