8 Ocak 2008 Salı

Tatilin ardından...

Tatilin ardından...
Tatil bitti ama etkisi hemen bitmez. İnsanın üzerine yapışır bir süre, birlikte yaşarsın. Kervan geçmez, kuş uçmaz bir yerdeydim. O yüzden ağaçların arasında rahat rahat dolaştım. Kuş uçmayan yerde ne kene olur, ne de kuş gribi! İnsanın olmadığı yerde doğa ne güzel kendi kendisini dönüştürüyor, insanın adım attığı yerde ise bozulma ve dengelerde oynama kaçınılmaz oluyor.
Ayaklarımı toprağa değdirdim, güneşi içime aldım. İçime fazla almamak için de üzerimde tişört ve şapka ile gizlenmiş olmuş durumdaydım.
Doğanın eşsiz güzelliği içinde yukarılardan aşağıya bakmak insanın içinde bir sonsuzluk ve de boşluk hissi bırakıyor. İkide bir gittim, uçurumun kenarından aşağıya bakmaya. Yalnızdım tatilimde gündüzleri, akşamları ise dostların sesi içinde muhabbet içindeydim.
Tatilimi geçirdiğim yerde ne telefon, ne televizyon ne de bilgisayar vardı. Teknolojiden uzakta birkaç gün, çalmayan telefon, var olmayan televizyon, arada sırada düşündüğüm mail kutum ve oraya gelen mailler! (Bana gelen mailleri genellikle yanıtlarım. Bugüne kadar küfür dolu olanlar hariç hepsini yanıtlamışımdır.)
Nasıl hemen de alışkanlık yapıyor teknoloji, sanki onsuz yaşayamayacağımız hissine ne kadar çabuk kapıldığımı düşündüm. Bilgisayarımdan ve mail kutumdan kısada olsa ayrı kalmak, sanki bende boşluk yarattı gibi!.. Ayrıldığım ilk gün, bugünde merhaba gönderemedim dedim! (dostlarıma her zaman merhaba kartları gönderirim. Eğer gönderdiğim merhaba kartlarımı görmek isterseniz http://www.cemoezkan.de/ adresine bakmanız yeterli, orada sizi yakalayacaktır!) Sonra ne merhaba geldi aklıma, ne mail kutum. Uçurum kenarına gidip aşağıdan akan yaşama baktım. Kendimi çok hafif, her an rüzgârın gücüne kapılacak gibi hissettim. Rüzgârın beni istediği yere sürükleyeceğini düşündüm. Homeros destanında kayaların arasından gelen sese kapılıp giden kayıkçılar gibi, kapılmak istedim aşağıdan akan sese.
Karşı kıyı Yunanistan. Ne kadar da yakın, adım atsan oradasın. İstanbul boğazındaki iki yaka gibi yakın geldi bana. Küçük küçük kayalıklar serpilmiş denize, tek fark olarak bu kayalara bir kız kulesi yapılmamış. Her kayalığa bir kule yapılsa, her biride bir güzel ışıklandırılsa, ne güzel olurdu. Yolda geçen gemilere ve kuşlara selam veren birileri olurdu her zaman!
Karşı kıyıya baktım, her uçurum kenarına geldiğimde. Oradan acaba nasıl görünüyordur? Orada da benim gibi kendisini rüzgâra bırakmak isteyen biri var mıdır?
Uçurtma yapmak istedim, rüzgâra bırakıp gökyüzünü kucaklayacak bir uçurtma. Uçurtma o kadar yukarıya çıkacak ki, beni de sürükleyecek. İpin ucunda ben, kumandasında rüzgâr olacak!
15.07.2005
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: