8 Ocak 2008 Salı

Bir varmış, bir yokmuş…

Bir varmış, bir yokmuş…

Efsaneler içinde gerçekler vardır, o gerçekleri bulup çıkarmakta o kadar kolay değildir sanırım. Destanlar durduk yere üretilmez, kulaktan ağza, ağızdan kulağa ve beyinde yeniden biçimlenerek söz ustalarının hünerleri ile insan mantığına aykırı da olsa kabul edilebilecek olaylar anlatılır, kahramanlar yaratılır.

Her toplumun kendisine ait destanları vardır, bizim gibi çok kültürlü ülkenin topraklarında ise her karış bir destan ile inler! Her karışında bir destan sesi duyarsınız, kulağınızı toprağa yaklaştırın, bir ses gelip sizi bulacaktır. Midas’ın kulaklarının eşek kulaklı olduğunu rüzgar ile işitmez misiniz hala? Şahmeran’ın yeraltındaki dostları hala bilmez öldüğünü! Öldüğünü duysalar öç almak için bu toprakları kuşatmazlar mıydı?

Bir yılanın eşini dahi öldürseniz, eşi gelir öcünü almak için evinize barkınıza dahi girebilir, yılanların öcü adlı roman buradan çıkmadı mı? Şahmeran efsanesinin geçtiği topraklardandır Fakir Baykurt elbette bilir yılanları, börtüleri böcekleri, insan görünümünde olanları da bildi, onlara karşı onur mücadelesi yaptı kelimeleri ile. Yılanlar bir gün elbette duyacaklar şahmeran öldüğünü. Peki, şahmeran kaç değişik şekilde öldü hiç bileniz var mı? Efsaneye göre birkaç değişik şekilde ölmüştür, bazı hamamlarda göbek taşının kutsallaştırılması bu ölüm ile ilişkilendirilir! Ben göbek taşında öldürülüşünü değil de, hamamın penceresinden dikizlerken yakalanışını ve orada hemen öldürülüş hikayesini seviyorum, bana göre daha gerçekçi!

Gelin hikayeyi kısaca anımsayalım.

Yılanların padişahı Şahmeran, kralın kızına aşık olmuş.Kral "ben kızımı yılana vermem" diye diretmiş.Kralın kızı bir gün hamama gelmiş.Şahmeran da, pencereden kızı gözetlemeye başlamış. Bu sırada kralın adamları Şahmeran'ı görmüşler. Kılıçlarını çekip, yılanların padişahını öldürmüşler.

Gelin bu pasajı birlikte analiz edelim! Bir yılan ve insan arasındaki ilişkidir. Bu ilişki bugünkü Tarsus ilçesinin içinde geçiyor. Kral ve yılanların kralı karşılaşmışlardır, yoksa adamları ile bu işler konuşulmaz. Birbirleri ile ilişkileri var, biri yeryüzüne diğeri yerin altına hükmediyor. Ama krallık yani erkin olduğu yerde başka erkeler istenmez, yani başka güç olmaz. Eğer olursa o zaman insan rahat uyku uyuyamaz, iktidar bir kılıcın ucunda olabilir. Ondan dolayı güç olan biri rakiplerini yok eder! Çünkü kendisi rahat uyuyabilmesi için. Osmanlı sarayında ki gerçekler bu değil mi? İktidara gelen öncelikle kundaktaki kardeşinden tut, uzaktaki akrabasına kadar herkesi öldürtür. Bir padişah ya da kralın ölümü orada tek cenazenin defnedileceği anlamına gelmez, hatta ölen padişah unutulur, kokar cesedi gün ışığı altında, bu arada kundaktaki çocuk boğulması daha önem kazanmıştır, yeni gelen öncelikle yaşayanları yok eder! Erkini bırakanı ise hemen unutmuştur, fakat gelenek gereği ismi bazen söylenirdi toplantılarda, ne yüce insan olduğu, dünya hakimi olduğu gibi. Gelenekten gelen bir söylemdi, çünkü dünyanın hakimi olduğunu sadece kendisi bilirdi, bir de yağdanlıkçıları!

Günümüzden geriye doğru bakılınca destanlar ne kadar bilgiyi içinde saklıyor diye de şaşırabilirsiniz. Bazıları doğru bazıları gerçek üstü, tam bir post modern! Kralın kızı bir gün hamama gitmiş, demek ki o dönede dahi kızlara hamda bakılırmış, vücudunda bir eksiklik var mı, her şeyi yerli yerinde mi gibi, temizlik ise bahanesiymiş! Hamama gitmek bir ayrıcalıkmış, parası olan o hizmetten yararlanabilirmiş, evlerde hamam olmadığına göre, elbette gidilecek bir süre sonra hamama. Günümüzde de gidilir hamama! Hem de ne hazırlıklar yapılarak, oraya sanki modern kadınların yaptığı gün gibi düşünün, ev değil de hamamda buluşulur, şehrin dedikodusu yapılır, bu arada gelinlik kızlar gözden geçirilir, şehrin delikanlıların anneleri hemen kızların analarına doğru yanaşır ve sohbet ilerler gider. Bu gelenek yeni olmadığını bu destandan da çıkarılabilinir değil mi?

Kız hamama gider ama haber verirde gider, kızın da gönlü vardır yılanların kralında. Eh kral kızı başka krala aşık olur, güçsüz ve köylüye aşık olacak değil ya, davul dengi dengine çalar! O civarda başka kralda olmadığından başka şansıda yoktur aslına bakarsan, ama inatçı bir baba vardır, o da krallığını düşünür, paylaşmak demek, yani damat olarak almak demek tahtın gideceği anlamına da gelir, henüz gençtir ve uzun bir krallık sürmek istemektedir. Erk paylaşılmaz!

Şahmeranı öyle bir şekilde ortadan kaldırmalı ki, onun tabisi olan diğer yılanlar duymasın. İşte bu hamam o fırsatı yaratır. Kızı hamamda soyunmuş, Cleopatra gibi kendisini sıcak suyun altında bırakmışken, camdan gözetleyen şahmeran yakalanır. Şahmeran her erkekte olduğu gibi, bazı duyguları uyanmış, dirilmiş ve duvara dayanmıştır. Demek ki bekar erkeklere söylenen duvara dayanmak sözü buradan çıkma, neyse gözlerini açmış, nefesini tutmuş şekilde kızı seyretmektedir hayran hayran. Kral artık zayıf bir yaratığa düşmüştür. İçinde kadına sahip olma onun ile olma isteği tüm dünyadaki değişikleri görmez kılmıştır. Ve kralın adamları gelir bu zayıf anında Şahmeranı yakalar ve orada öldürür. Yani kral kazanmıştır. Hem de uygunsuz bir pozisyonda yakalandığı içinde yandaşlarını çağıramaz ve kaderine boyun eğer ve ölür. O günden beri yılanlar krallarının öldüğünü bilmezler! Eğer bilselerdi, öç almak için yeryüzüne çıkarlardı.

Bir varmış bir yokmuş diye başlanır cümleye, bende bitireyim… Bütün güzellikler üzerinize düşsün!
20.09.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: