9 Ocak 2008 Çarşamba

Devlet!

Devlet!

Devlet ne zaman halkımızın bilincine geldi, halkımız ya da biz devlet ile ne zaman tanıştık, yoksa tanışmadık mı hala?

Devlet kurumu Osmanlı devleti içinde de vardı, bize yani sıradan ölümlüler devleti asker almaya gelen inzibat olarak tanıdık. Devlet geldin mi, ya canımızı ya da malımızı almaya gelen bir şey. Yani bir asker ya da devlet memuru demekti. Her geldiğinde ise zorla alır götürürdü. Biz ne yapardık, malımızı ve oğlumuzu saklardık. Devlet devlet olmadan önce kızlarımızı saklardık, eşkıyadan yol kesenlerden. Devlet ile tanışır tanışmaz, kızlarımızı değil, oğullarımızı saklar olduk.

Devlet yağmacıydı bizim gözümüzde.

Yol kesenlerden, eşkıyadan farkı yoktu ama daha güçlüydü. Hiç bilmedik yerlere oğulları alır götürür ve oğulların bazıları belki yıllar sonra ocağa dönerdi ama ya sakat kalmış ya da artık insan görünümünü yitirmiş şekilde. Onlar ocağa geldin mi, korkular daha bir artar, daha çok içe sinerdi.

Devlet cumhuriyet gelmeden önce istiklal mahkemeleri ile geldi yaşantımıza, cumhuriyet ise şapkası ve okulu ile günlük yaşantımızın içine girdi. Zaman içinde siyah beyaz kanalı daha sonra renkli kanalları ile. Renkli kanalların çoğalması ile sanki devlet gücünü kaybeder gibi geldi, ve o yanlış anımsama ya da doğru anlama sonucu hortumlar her yerden üzerimize üzerimize gelir oldu. Cebimizdeki midemizde ne var ne yok hortumlanıyor ve buna karşı duracak gücümüz yoktu, çünkü renkli camın evimize girdiği dönemde bencilleştirildik ve yalnızlaştırıldık. İki kişi yan yana yürüdün mü, DAL içinde devlet anımsatılıyor, sonra o korku ile dostumuza dahi selam veremez olduk! Üzerimizden panzerler geçmiş, sopalar geçmiş, coplar geçmiş ve eskiden oğullarımızı saklardık, şimdi kendimizi saklar olduk!
Ortada kimse kalmayınca devlet istediği gibi at oynatacağını sanırdık değil mi, yok bu arada suç yani hortumlama serbest kalmış, kim güçlü ise istediğini yapma hakkını elde etmişti!
Kaldırımlar değnekçiler tarafından parsellenip satılır, kiralanır oldu. Aslında kaldırımlar halkın malıydı, ama serbest ekonomi politikası yeni meslekleri hemen yaratmıştı! Kaldırımları parselleyen değnekçiler, adı üzerinde değnekleri olan kişiler tarafından!
Devlet şimdi değnekçi demekti!

Güç kimdeyse devlet o idi!

Liberal ekonomi, devlet tanımını değiştirmişti. Birleşen devletler yeni global güçleri ile biz zavallıların üzerine biniyordu. Bizde bırakın ah demeyi, nefesimiz dahi çıkmıyordu. Devlet kendi bütçesini dengelemek için vergi üzerine vergi koyup alırken, sokaklar başka güçlerin elinde değnek zoru ile vergi verir olduk!

Şimdi eskisine göre fark var devlette, eskiden tek güce her şeyimizi verirken, şimdi hem sokaktakine hem de soyut devlete her şeyimizi verir olduk!

Devlete neden vergi veririz?

Güvenlik, okul ve de su ile bize hizmet olarak geri gelsin diye!

Güvenlik özel kişilerin firmalarına bıraktık!

Okullar artık parası olan için! Devlet okulunda yeterli ders verilmediği için dershaneler yedeklendi!

Su, musluktan akan sadece yıkanmak için kullanılır oldu. Şimdi telefon kadar uzaklıkta, plastik içinde eve gelen damaca sular!

Hava, ki onu da Japonya’da mağazalarda satar oldular, henüz ülkemizde nefes alınacak hava kaldı!

Devlet ne zaman bilincimize girdi?

Devletin güçsüz olduğuna inanlar şimdi kendi devletlerini kurmuş, bireysel ve küçük çaplı suç örgütleri devlet gibi çalışıyorlar! Gerek gördüklerinde vergilerini alıyorlar, gerek gördüklerinde oğullarımızı ve kızlarımızı! Hem de hiç sınır tanımadan istedikleri ülkede pazarlıyorlar!

Adana’da bir çocuk fabrikası ortaya çıkarılmış, çocukları ailelerden alınanlar şimdi serbest dolaşıyor, çocuklar ise perişan haldelermiş!

Devlet sahip çıktı, bu fabrikayı ortaya çıkardı, ama sonuç yine ikinci devletin lehine olmuş!
Devlet ile tanıştınız mı?

Sokakta arabana vurup kaçanlar, gizli bir özgüven denemesi mi?

Çünkü yaptığı yanında kar kaldığını gören vurkaççı, yakında kapkaççı olmayacağını kim iddia edebilir? Devlet sakın vurkaççı, kapkaççı olmasın?

Devleti siz nasıl bilirsiniz?

İSMAİL CEM ÖZKAN
6 Aralık 2006

Hiç yorum yok: