8 Ocak 2008 Salı

Sonbahara dair…

Hava kurşun rengine dönüşmüştü, ağırlığı altında eziliyorum. Bir yandan ellerim soğuk, içimde üşütme. Gök kubbenin altında eziliyordum. Göremiyor ve duyamıyordum. Biraz düşünsem bu kurşun renginin üstünde masmavi bir gökyüzü ve üzerinde güneş olduğunu bulurdum.

Zaman içinde anlık düşüncelerde tıpkı bugünkü yaşadığım duyguları yaşatmıyor mu? Kim yaşamaz ki, bir an önünü göremezsin ve karamsarlık içinde kıvranırken bulursun. Ondan kurtulmanın yönü zaten biliyorsunuz ama o bilmek yetmiyor, bir destekleyeceğe de ihtiyaç duyarsınız. İşte o an çevrenizde birisi olması çok önemli. Eğer o destekleyen birini yanınızda görmezseniz o dönengeç içinde kıvır kıvır kıvranmaya devam edersiniz, üstelik çözümü bilmiş olmanıza rağmen!

Sonbahar ayları nedense hep hüznü taşır yanına, fakat iyi dostlukları da beraberinde getirir. Eğer iyi dostlukları yanında taşımasaydı, o gök kubbenin altında umutlu türküler söylenmezdi. Yalnız yaşamayanlar anlamaz bu dönemin ne kadar sancılı geçtiğini. Dışarıya bakarsın gölgen dahi olmayacak bir hava, içeride çalışacak güç bulamazsın. Kahvaltı hazırlayım dersin, tek başına çay içmenin keyfi olmaz. Sokağa çıkarsın, yürünecek gibi değildir, soğuk ve ayaz yol arkadaşın olur. Onlarda hep jilet gibidir, çok keskin mesajlar verir. Bir yerin kanamadan sokaktan eve dönme fikri üstün gelir ve yalnızlığına çekilirsin. Yalnızlığa çekilen kişinin ise ufku ve gökyüzünü görme düşüncesi olmaz, sadece önüne bakar! Baharın gelmesi onun için daha önemlidir, bir renk değiştirse gökyüzü yüzü güler!

Hava kurşun gibi ağır, fakat bağıracak nefes dahi yok! Hava keskin ve engelleyici bir atmosferi üzerine bindirmiş bile. Altında ezilememek için evde kalınır! Fakat o başka bir girdaba düşmeyi de yanında taşır.

İnsanların dostları olmalı, her an yanında olabilecek!

17.10.2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: