9 Ocak 2008 Çarşamba

Tuz

Tuz

İnsan hiç durduğu yerde terler mi? Ben terlerim, hava sıcak ve % 90’ları aşan bir de nem varsa, üstelik büyük bir şehirde, apartmanların birbirine baktığı yerdeysen.
Durduk yere terliyordum, aşağıda yaşam akıyordu her zamanki hızında belki, fakat benim için zaman sıcak bir havada terim ile baş başaydım. Giyindiğim pantolon ve tişörtüm terden beyaza dönmüştü. Tuz resmen üste çıkmıştı, su tuza dönmüştü! Siyah pantolonun uygunsuz yeri beyazlamıştı, üstelik belden aşağıya doğru!
Ağaçların yaşantımızı içinden çıkışı ne zamana dayanır bilmiyorum, fakat biz Türkler bu ülke topraklarına gelmeden önce yemyeşilmiş, sonra nedense çekirge sürülerinin talanı gibi bozkır yapıvermişiz koskoca ülkeyi, bozkır olmaktan da yakında çıkıp Basra çöl fırtınaları günlük yaşantımızda normale dönecek gibi!
İstanbul dönüş yolundaydım, üzerimde kara bulutlar, aşağıya doğru akan çam yanıklarının bırakmış olduğu siyah kuruntular, her biri hava asılmış, yeryüzüne inmemecesine havada dolaşıyorlardı. Yeryüzü karanlık olmuştu, önce kızıl, sonra siyah! Siyah içinde yanmış kaçmaya çalışan canlılar, yılanlar, börtüler, böcekler ve de her türden kelebekler! Gölgeleri dahi kalmamış hiç birinin! Siyak buluta baktım, insan gibiydi! Sanki katilin adını yazıyordu gökyüzüne! Katilim!
Evet, katili biliyoruz, biliyoruz fakat önlem alamıyoruz!
Bilinçaltından mı yok ediyoruz yeşili?
Bu ülkeye gelmeden önce yemyeşilmiş bu eşsiz topraklar, şimdi nerede deniz gören bir tepe olsa, hemen yangın orada başlıyor, sonra o tepeler betonlar ile kaplanıyor, daha ilginci ise, beton renkler boyanıyor yeşile!
Betonlar arasındaydım, nefes alacak gibi değildim, binalar birbirine bakıyordu!
Durmadan terliyordum, giymiş olduğum pantolonumum tuza dönmüştü!
Harana bereket vereceğiz diye yıllardır inşaatını bitiremediğimiz GAP projesi o bereketli ya da bereketsiz toprakları birer tuz toprağa dönüştürmüştü! Toprak tuza dönerken, benim tuza dönmemem olur mu? Tuzlaşıyordum sıcaklarda!
Gökyüzünde insan görünümünü anımsatan bir yangın tozu asılı durmaktaydı!
Yeryüzü karanlığa bürünmüştü, gökyüzünde güneş olağancasına ve yüzyıllardan beri durduğu yerde ve güzellikte duruyordu. Değişen güneşten değildi, bizlerin eseri olan doğa biçim değiştiriyordu!
Çöllerden aşarak yeşil alanlara gelen birer çekirge sürüsü gibiydik, önümüze gelen ne varsa yok ediyorduk!
Bu topraklar üzerinde bulunmuştu değişim aracı para, sırf insanlığa hizmet olsun, değişim aracı ve taşınabilen bir şey olsun diye. Bu değişim aracının birer saplantı ve amaç olacağını kim bilebilirdi? Barutta ilk bulunduğunda insanlığa yardım amacıyla bulunmuştu, yok eden bir silaha dönüşmüştü!
Barut ve para, aynı işlevi görüyor günümüzde, insanlığın yok oluşunu hızlandırırken, doğayı da siyaha boyuyor!
Ormanların içinde yapılmış kaçak villalar sahiplerini bekliyor, cebinde yeşil doları olan gidip alacak!
Doğadaki yeşili teker teker kaldırıp, yerine boyanmış yeşili koyuyoruz!
Kağıt ya da beton!
İkisi de boyanmış sonuçta yeşile!
Çöl ortasında duran yeşil bir renk bizi çeker!
Bilinçsizce etrafında döner ve ona sahip olmaya çalışırız!
O sahip olma güdüsü bizi biz olmaktan çıkarır, birer global, biçimi olmayan yaratığa dönüştürür! Tatilde insan görünümü kazansak da, iş dünyasında birbirini yeşil için yok edebilecek güçte birer enerjiye dönüşürüz!.. Önüne gelen ne varsa yok eden, yağmalayan birer çekirge sürüsünün bireyi oluruz!
Kaç günden beri yandığı belli olmayan yeşilliklerden gökyüzüne çığlık ve duman çıkmakta!
İstanbul’dan buraya dönerken şunları düşündüm, o gidenler artık geri gelmez, fakat geri gelmeyecek diye de yerlerine beton dikip onu yeşile boyamayalım! Yerlerine yaşayan yeşillikler dikelim, beton yerine!
Yol boyunca gördüm, bir çok reklam panosu.
Bu reklam panosu takan firmalar her pano başına 50 dönümlük bir araziye ağaç dikse ne iyi olur! Acaba çevre bakanı bu öneri ile ilgilenebilir mi?
Çevre bakanı ile ulaştırma bakanı baş başa verecek ve yol boyunca panolarda reklam yapan firmalardan 50 dönümlük küçük orman yaptırsa nasıl olur?
En azından kafası esen yol kenarına pano asamaz hiç değilse, bedeli olması gerek değil mi?
Hatıra ormanları kampanyası yapılsa ve teşvik edilse nasıl olur?
Ülkemizin her tarafında festivaller yapılmakta, festivale katılanlar her biri bir fidan dikse geldikleri yere, ülkemiz kaç senede yeşile döner?
Çekirge olmaktan kurtulalım ve insanlaşalım diye bir çağrı yapıyorum, bu çağrıma kim ses verecek?
Ciğerimiz yandı, yok oldu edebiyatı yerine daha somut işler yapılmalı!
Yeşili kim hangi sebepten dolayı yakarsa yaksın o kişi hem insan düşmanıdır, hem doğa düşmanı!
İçimizdeki bu düşmanı yok edelim!
Evlerimizde yetiştirdiğimiz saksılardaki yeşile verdiğimiz değeri doğadaki yeşile de verelim!
Onlar bizim birer evimizdir!
Bencil olmaktan vazgeçelim ve evimizin içine gösterdiğimiz itinayı çevemiz içinde gösterelim, çünkü bu yangın bir gün evimizin içine kadar girecektir!
Bu sıcaklarda tuza dönüyorum, tıpkı bereket versin diye sulanan topraklarda tuza dönen toprak gibi!
Çölün ilk başlangıcı tuzdur!
Tuz etrafında ne görürse öğütür, yok eder!

24 Ağustos 2006
ismail cem özkan

Hiç yorum yok: