10 Ocak 2008 Perşembe

Doğa değişirken…

Doğa değişirken…

Doğa değişiyor, hem de binlerce yıldır değişmekte, en büyük değişiklik sanayi devrimi ile başladı ve bu değişim birçok canlı türünün ortadan kalması ile sonuçlanmıyor, aksine devam ediyor.

Dünya yeni bir çevre dengesi arayışı içinde, bu arayışı yaratan da insandır. Seralar ile üretilen sebzeler, meyveler doğal olmayan değişimler ve aşılanmalar sonucunda, doğal olmayan tatlar elde edilmeye başlandı. Sadece doğal olmayan meyveler seralarda yetişmiyor, doğal olarak da onları tüketen insanda değişiyor. Dünya bir seraya dönüştü, ısı artışı devam ediyor. Sera içinde yaşayan insan. İnsanın da biçimi ve alışkanlıkları değişiyor. Değişen meyvelerin ve sebzelerin tatları değil, onu tüketenlerin de alışkanlıklarının yeniden yaratılması. Bu yeni alışkanlıklar insan metabolizmasında da değişimler yapması kadar doğal bir şey yoktur. Çölde yetişen pirinç artık günlük sofralarımızda duruyor. Kışın karpuz tüketmek normalleşti, çilek için mevsimi beklemeye gerek yok, her an çilek yenebiliniyor. İsmini dahi telaffuz etmekte zorlandığımız sebzeler soframızın vazgeçilmezi oldu.

Benim metabolizmam bu değişime henüz uyum sağlamış değil, hiç beklemediğim anda garip tepkiler vermekte. Üstelik misafir olarak gittiğim bir evde bir anda karnımın şiştiğini hissediyorum ve kıvranmaya başlıyorum. Bir bakmışım karnım davul gibi şişmiş ve patlamaya hazır hale geliyor. Kıvranıyorum, ama ne yapayım dışarıya ses gitmemesi için elim ile bastırıyorum ama nafile, gurul sesleri eşliğinde bir süre kıvrandıktan sonra tuvalete kendimi zor atıyorum. Üstelik bir de ev misafir dolu olunca, gel o andaki halimi düşünün! Metabolizmam son günlerde daha fazla tepki verir oldu yediğim yemeklere ve içeceklere. Bir nükleer santraline hemen dönüşebiliyorum üstelik bu durum hep misafirliğe gittiğimde başıma geliyor. Evde tek başına olunca sorun yok, daha rahat içindeki gazı atabiliyorsun, çatırdamak insanı rahatlatıyor ama misafirlikte o kadar kolay olmuyor. Bir gün bu seralar beni tıpkı ozan gibi çatırdatarak ortadan yaracak diye korkuyorum.

Doğanın sera etkisi ile kendisine yeni dengeler ararken birçok canlı türü tarihe karışırken, eskiden tek tük gördüğümüz kanser vakaları ve başka hastalıklarda yaygınlaşmaya ve sıradanlaşmaya başladı. O kadar yaygınlaştı ki, sadece Çernobil santralinin patlaması sonu olduğunu söylemek yeterli değil. Çernobil her an içimizde patlamakta. Üstelik yeni olarak hayatımıza giren sera yiyecekler sayesinde. Seralar sadece meyveler ve sebzeler için değil, hayvanlar içinde yaratıldı. Onlara sera denmiyor başka isimler deniyor ama mantık olarak aynı olduğunu düşünüyorum. Yumurtalık tavuklar için ayrı havalandırması olan kümesler, kesimlikler için ayrı ısı ayarı olan çiftlikler. Balıklar için deniz ya da göl ortasında suni olarak besleme çiftlikler. Doğal olan her şey şimdilerde ya seralarda, ya da çiftliklerde üretilir oldu. Bu gibi yerlerde üretilenleri tükettiğimizde de ölümcül hastalıklara yakalanma oranımız arttı. Deli dana hastalığı, kanser, kuş gribi ve adını her duyabileceğiniz hastalıklar yanı başımızda ve bizi tehdit eder konumda. Yemek alışkanlıkları davranışlarımızı da bozmakta ve bunun sonucu çeşitli ve yaygın olan psikolojik sorunlar ile de uğraşır olduk. Panik atak ile yemek alışkanlıkları arasında bir bağ olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılsa ilginç sonuçlar ile karşılaşacağımızı düşünmekteyim.

Seralar sadece kışın yaz meyvelerini yememizi yanında getirmedi, başka rahatsızlıkları da taşıdı. Sera sadece belli yörelerde uygulanan bir üretim biçimi olmaktan çıktı, dünya seraya dönüştü ve yeryüzü gün geçtikçe ısınmakta ve bunun sonucu da birçok canlı türü yeryüzündeki yaşam alanlarının yok olması sonucu yok olmakta ve insanı da değiştirmektedir. Bu değişime benim vücudum henüz alışamadı, tepki vermeye devam ediyor, keşke tepkisini misafirlikte vermese demekteyim ama ne yaparsınız vücudum tepki vermek için benim yalnız olmamı beklemiyor, doğal olarak da ben kendimi zor durumda kaldığımı hissediyorum. Doğal bir yaşama geri dönmek istiyorum ama ne yazık ki çok geç kalmışım gibi bir his içindeyim. Seralarda üretilenler bizi değiştirirken sadece vücudumun tepki veriyor olduğunu gördüm!


İSMAİL CEM ÖZKAN
9 Nisan 2007

Hiç yorum yok: