10 Ocak 2008 Perşembe

Listeler açıklanırken…

Listeler açıklanırken…

Henüz partiler kendilerine ait seçilebilecek milletvekili listelerini açıklamadılar. Bu yazı yayınlandığı an ve elinize ulaştığı an açıklanmış olacak büyük olasılıkla. Bu yazıdaki düşünceler ya doğrulanacak ya da yalanlanacak, fakat ne olursa olsun bu görüşler benim düşüncelerim olarak kalacak ve bu düşünceler zaman içinde elbette değişime uğrayacaktır. Değişimi baştan kabul ettiğim içinde düşüncelerimin mutlak doğru olarak kabul etmiyorum. Ben kutsal kitap yazarı da olmadığıma göre tartışmaya ve düşünce paylaşımına her zaman açığım.

Türkiye muhtıra ile başlayan süreç sonrasında erken seçim havasına girmiş ve kararlar meclis de kalkan ellerin almış olduğu kararı cumhurbaşkanın onaylaması ile yasal bir konuma dönüşmüş, yüksek seçim kuruluda seçim için gerekli açıklamaları yapmıştır. Bu açıklamalar olurken, meclis boş durmamış ve meşruluğu tartışılır hale gelmiş olan yasaları hızlı bir şekilde meclis çatısı altında almıştır. Bu alınan yasaların hiç biri demokrasi için alınmamış, aksine demokrasiyi kısıtlayıcı düzenlemeler daha ağır basmaktadır. Tek başına iktidar olan AKP ve kurmayları gider ayak gelecek günlerin tartışmasını da yanında taşımıştır. Bu alınan kararlar demokrasi adına bir yenilik getirmezken, ne adına ve ne için alındığı tartışmalıdır. Sudan meselelerle kişilik kavgasına giren milletvekilleri, kendileri aday gösterecek parti liderine şirin gözükmek için yumruk atmaktan geri durmamıştır. Ülkemizde yapılacak olan seçim, parti başkanlarının seçtiği adayları halka onaylatmak olarak görebiliriz. En ırkçı olarak bildiğimiz parti bu partiler arasında daha demokratik bir anlayış ile adaylarını belirlemiştir. Zamanın kıt olup olmaması gibi göreceli kavramların dışında partilerin ne kadar demokrasiyi içine sindirdiklerini bu seçimde bir kez daha kendisini göstermiş durumdadır. Son anda kendi partisinden istifa edip seçilebileceği partiye geçen para sahibi milletvekilleri yeniden geçtiği partiden seçilecek konumda aday olacaklar ve seçileceklerdir. Bu adayların siyasi düşünceleri ve dünyaya bakışları parti değiştirme arasında bir bağlantı yoktur, önemli olan seçilmek ve haklarında açılmış olan davalardan korunmaktır. Dokunulmazlık kavramı ülkemizde istismar edilmeye bu şekilde devam edilmektedir. Partilerin hangisinin seçimde %10 barajını aşacağı yapılan araştırmalardan üç aşağı beş yukarı bellidir. O yüzden parlamentoda olan ve seçilemeyecek olan partiden kopmalar normal karşılanmaktadır, çünkü oldukları parti bir daha meclise giremeyecektir. Parti çatısı altında seçime girmek seçilme oranını yükseltmektedir. Bugün bağımsız aday olarak girmek sanıldığı kadar kolay değildir, bu bağımsız adayın meclise taşınması bilinçli bir tercihi yanında getirir, fakat parti seçmek bilinç işi değil genelde, duygusallık ve alışkanlık işidir. Sessiz çoğunluk tercihini hep duygusal olarak etkilendikleri propagandalar eşliğinde oyun yönünü belirlemektedir.

Siyasal dünyamıza 12 Eylül büyük bir kopuşu ve yanında ılımlı İslam’ın yükselişini beraberinde getirmiştir. Çok iyi düşünülmüş ve başlangıçta saf bir istek gibi gözüken talepleri zaman içinde baskı olarak kullanmaya ve günlük yaşamı biçimlendirmeye başlamışlardır. Bu biçimlendirme sonucu büyük bir kitle kendisini tehdit altında hissetmeye ve ona karşı korumak için bilinç dışı duygusal tepkiler vermeye başlamıştır. Son büyük yürüyüşleri organize edenlerin düşünce yapısı 12 Eylül askeri darbe yapanlardan farksızdır, kendilerinin açtığı kanala bu sefer kendilerince set örmeye çalışmalarıdır. Bilinçli bir şekilde AKP iktidarından kurtulmak için duygusal davranan kitleyi etkileyebilmek için tüm araçları kullanarak mitingler organize etmiş, parlamentoda kendilerinden medet uman partiyi de arkaya alarak bugünkü süreç oluşturulmuş ve sona doğru gitmekteyiz. Bugünkü süreç iki tarafın kutuplaşması olarak basına yansımaktadır. İki tarafı sembolize eden partiler vardır. Seçmene ve korkan ve duygusal olarak hareket eden seçmene bir olanak sürülmüş gibidir. Sağ partiler birleşimi bir şekilde suya düştüğünde sağ partilere oy veren seçmeni duygusal olarak etkilemiş ve onları da yine sağ kulvarda olan ama kendisini sol olarak geçmişte tanıtmış partiye oy vermeye zorlamaktadır. Merkez olduğu düşünülen tüm partiler aslında sağdır, fakat biraz sağın, solu gibi küçük nüanslarla demokrasicilik oynanmaktadır. Bakın milletvekilli adayları nasıl seçildiğine, demokrasi ölçütünüz olsun. Bir dudak arasına sıkıştırılmış milletvekili adaylıkları! Tüm partiler birbirine benzer yöntemlerle adaylarını belirlemektedir. Parti başkanın seçtiği milletvekili adayı bağımsız düşünüp davranabilir mi? Birinin ekibi içinde yer alır, kısaca partili olmak demek ekip içinde olmayı peşinen kabul etmek demek hale gelmiştir.

Modern düşünce içinde ekip çalışması ise, kişinin tüm yeteneklerine rağmen kişiliksizleştirilmesidir. Yani bireysel olarak intihardır. Birbirinden çok değerli bir çok milletvekili bu parlamento içinde yer aldı, hangisinin hangi konuda düşüncesini bu ulus öğrenebildi? Parti başkanı gibi düşünen, ona düşüncelerinde destek olan birkaç kişi dışında birkaç isim sayabilir misiniz? Ekip çalışması bireyi yok eder ve bir kişinin düşüncesi doğrultusunda dişli olmaktır. Bütün yapılan olumlu kazanımlar o ekibin liderine gider, olumsuz olanlar ise çalışanlara. Ve o çalışanlar zaman içinde elenir gider, yerine yenisi gelir, parti lideri ise hep kalır. Lider kendi davranışını ve düşüncesini hiçbir zaman ekip içinde biçimlendirmez, bir tür kampa girer ve o kamp sonunda düşüncesini açıklar. Çalışmasını hep büyük odalarda ve tek başına biçimlendirir, ekibin verdiği bilgiler ışığında. Ortak hareket etmezler. Partilerin grup toplantıları liderin düşüncesini ekibi ile paylaşımıdır. Düşüncesini kabul ettirdiği yerdir. Onun gibi düşünmeyen her hangi bir ekip üyesi itiraz dahi etmez, parti yararını göz önüne alarak inanmadığı kararlar için el kaldırır. Ve gerçek düşüncesini hep saklı tutar.

Bizler birilerin arka bahçesi olmayacağız diyerek nutuk atan sivil örgütler bile bir zaman sonra birilerin ekibi içinde kendisini çalışır olarak görebilir. Bu sivil örgütlerde geçmişte almış olduğu tüm kararları bir yana itekleyerek kişiliksizleşir. Yeter ki milletvekili olsun, emekli maaşı bankada ki hesaba düzgün aksın! Bugün gelinen noktada iş takibi için ve dokunulmazlık zırhına bürünerek hakkında açılan davalardan kurtulma aracı haline dönüşmüştür. Demokrasi var gibi gözükmektedir, fakat bu demokrasi önüne başka bir sıfat da bulmak gerekmektedir. Bu yazı yayınladığı anda partiler listelerini vermiş olacak, bakalım neler olacak?

3 Haziran 2007

İSMAİL CEM ÖZKAN

Hiç yorum yok: