9 Ocak 2008 Çarşamba

Şans yağmuru

Şans yağmuru

Bütün dünyada televizyon programları birbirine benzedi, birinde seyirci bulan programın hemen benzerleri diğer ülkelerde de yayınlanmaya başlanıyor.

Bir düğmeye basılıyor ve yayın deniyor. Global politikanın belirleyicisi olanlar düğmeye alışık oldukları içinde dünyayı daha da küçülten televizyon gibi yıkıcı bir silahı iyi kullanıyorlar. Sadece televizyon demek yanlış olur, her şeyi çok iyi kullanıyorlar. Bu durumda gece yarısı başlayan şans yağmuru programları da şaşırtıcı gelmedi bana. Alman kanallarında veya İngiliz kanallarında gördüklerimi bizim kanallarda görmek beni şaşırtmadı. Hemen her şeye çok çabuk uyum gösteren bir halkız!

Şans yağmuru adını verdikleri program çok basit bir soru ile başlıyor ve alta verilen telefon numaralarına telefon edilmesi kaidesi ile çok basit ve ucuz bir program. Bir kameraman, bir yönetmen ve sesçi ile oluşan program için büyük bir stüdyoya ihtiyaç duyulmaz, küçük bir odadan da yapılacak bir şans yağmuru program. Telefon ile ya da sms ile katılabiliniyor bu programa. Arama ücreti alınıyor, telefon bağlandığı an arama ücreti arayan tarafından hemen ödeniyor. Şimdi 3000 Euro gibi bir parayı hemen verebilecekmiş gibi gösterilen bu programın çekiciliğine insanlar hemen kapılabilir, çünkü emek harcamadan kısa yoldan para ile tanışabileceğini düşünürsün! Bakın bu düşünce liberal politikalar halka sunulurken bilinçlere işlenmedi mi?

Emek harcamadan kısa yoldan zengin olma ve üretenlerin üzerinden para kazanma son 30 yıllık tarihimizin en belirleyici sosyal değişimi olmuştur. Bu değişime kapılıp kapitalizmin çarkları içinde yok olan gelenekler, görenekler ve birikimleri kim düşünebilir. Yeni yaşama hemen alıştık ve tüketici olduk! Tüketebilmemiz için ışıklar içinde sunulan ben alıcı ürünler ile gözlerimiz başka şeyleri görmez olduk. Tüketiyoruz. Ne kazandık ne kaybettik demeden yaşıyoruz.

Emek harcamadan, bir an önce köşeyi dönme fikri hayatımıza kapkaçı ve hortumculuğu soktu. Eskiden hırsızların yüzeri kızarırdı, şimdi gururlu bir şekilde dolanıyorlar ve hırsızları gerektiğinde başımıza taç ediyoruz. Eski hırsızlar şimdi üst yönetici olması ya da holding başkanları olması tesadüfi değildir. Çünkü para hırsı insanın içine bir virüs gibi girdi ve insanı doğal yapısından kopardı. Bireyselleşen insan ise her türlü çılgınlığı yapmaya hazırdır.

Televizyon programları da artık dikkat edin tek bir kişinin sunumu şeklinde olmaya başladı, ortak üretim yerine bireysel üretilenler ile bireysel tüketim hızlandırılıyor. Tek sunucular, tek bir stüdyoda ve tek bir seyirci ile sohbet eder gibi sana sesleniyor! Bakmayın çoğul konuştuğuna spikerin, aslında çoğula değil sana sesleniyor!

Çok basit sorular sorulup seni aramaya teşvik eden bir müzik eşliğinde programlar gece yarısı ekrana gelmeye aşladı, fakat bu yakın zamanda tam günü kaplamayacağı anlamına gelmiyor. Hep yayın yapan firma için ucuz, hem de seyircinin ilgisini çeken bir program olmuş oluyor. Eskiden gece yarısı porno/ erotik filimler konurdu. Orada da bireye seslenilirdi, çünkü o programlar genelde birkaç kişi bir arada izlenmez! Şimdi o görüntülerin yerini ve daha tehlikelisi olarak gördüğüm bu şans yağmuru gibi programlar alıyor. Evet, yağmur yağıyor, ama yağan şans değil, senin cebinden çalınan para kadar, beyninde!

Daha liberal politikalar yaşantımızdan neleri alacak, yaşayıp göreceğiz! Şans yağmuru programa bakın ve bir gün sizde kendinizi telefonun başında bulacaksınız, çünkü sizi içine çeken bir çekim gücü var!

İSMAİL CEM ÖZKAN
14 Aralık 2006

Hiç yorum yok: