10 Ocak 2008 Perşembe

İnadına yaşam, inadına insanlık!

İnadına yaşam, inadına insanlık!

Türkiye’de yeni bir cepheleşmeye doğru bir adım atılıyor, bu cepheleşmeyi savunanlar şimdilerde her türlü caniliklerini de ortaya sermeye başladılar. İttihat ve Terakki Partisi (İTP) ideoloji kökenli olan bu kişiler, değişik ulusalcı söylemler ile marşlar okuyarak ve sağa sola saldırmaya başladılar. 6 – 7 Eylül olaylarında olduğu gibi saldıracakları ve yağmalayacakları yerler aramaktalar. O olaylara katılanların birisi ulusalcı bir gazetenin başyazarı olması tesadüfi olmasa gerek!

Ulusalcılık adı altında ırkçılık yapılmaktadır ve ülkenin vatandaşları arasında ayırım yapmaktadır. Öteki ile girişilen bir savaşa dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Tek milletli ulus kavramına kendisini kaptıran ve kafalarındaki ütopyayı hayata geçirmek isteyenler ile yaşamın gerçekleri ile çatışmaktadır. Türkiye; çok kültürlü, çok dilli ve çok inançlı bir devlettir. Bu gerçek ile çatışmaya giren ve Türk dışında hepsini ret eden anlayışın çatışmasıdır. Eğer Türkiye içinde Türkler dışında halkların yaşaması kabul edilirse, sanki ülke bölünecekmiş gibi bir histerik tepkiler gösteriliyor.
Osmanlı devleti çok kültürlü ve çok inançlı bir devletti. Onun zayıf düşmesi ve küçülmesi içinde yaşayan azınlıklara bağlanıyor. Aynı Osmanlı devleti en güçlü olduğunda da o azınlıklar ile birlikte yaşamış olduğu unutuluyor. O azınlıkların üyeleri devletin en üst makamlarında olmuşlardır. Onların iktidarı döneminde de parlak ve güzel dönemler yaşandığı unutulmaktadır. Osmanlı ne zaman ırkçı söylemleri olan İTP darbesi ile, yönetim bir azınlığın eline geçti, ondan sonra ülke daha da küçülmüş olduğu gözden kaçırılmaya çalışılmaktadır. İTP dönemi Osmanlı’nın sonu olduğu unutulmaktadır. Osmanlı yerine oluşturulan devlet ise İTP politikalarının devamdır. Tek ulus, tek dil ve tek inanç temeli ile oluşturulan devlet, günümüzde biçim değiştirmektedir. Bu değişiklik sancılarıdır yaşadıklarımız. Ülkemiz daha güzel günlerine çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir dünya ile kendi içindeki zenginliği ile buluşacaktır.

Sessiz çoğunluk sesini çıkarmış ve duruşunu ortaya koymuştur. Geleceğine sahip çıkmıştır. Bir arada yaşamı savunmuştur! Bir arada ve çeşitliliği bir zenginlik olarak görenler ile ırkçılar arasında bir cepheleşme olmuştur. Ve bu cepheleşme karşısında ırkçılar, sessiz çoğunluğun yapmış olduğu yürüyüşe karşı linç ile saldırmakta olduklarının farkında dahi değiller. Irkçı söylemlerini ölenlerin kanları üzerinden yapmaya çalışırken, kan ile beslendiklerini göremiyorlar. Kan ile beslenenler yine kan dökeceklerini gözden kaçırmaktalar.

Kendi ülkesinde yaşayan bir azınlık üyesinin cenazesine katılan sessiz çoğunluğun sesi çağdışı ulusalcıları derinden yaralamıştır. Irkçı söylemleri olan bu çağdışı ulusalcılar, ilk anda savaştıkları güçler ile aynı konuma düştüklerinin farkında dahi değiller. Evet, çağdışı ulusalcılar tepki verirken, kökleri olan İTP ideolojilerini ve eylemlerini de savunuyor olduklarının bilincinde değiller. Ülkemiz ya ırkçıların elinden kurtulup, gerçek demokrat, çağdaş ülkeler seviyesine gelecek, ya da bugünkü konumundan daha geri koşullarda yaşayan kapalı bir toplum olacak.

Kapalı toplumlar, kendi içlerindeki değişime karşı verdikleri sert bir tepkidir, linç! Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyene karşı yönelmiş bir şiddettir. Linç kültüründen kurtulmamızın biricik koşulu açık toplum olmaktan geçiyor. Dünya ile buluşmuş, değişime olumlu yönden yaklaşan çağdaş bir Türkiye ile barış ortamında yaşayabiliriz. Irkçılık ülkemizi dünyadan soyutlar ve yalnızlaştırır. Yalnızlaşan devletin insanları ise fakirleşir. Hem bilinç olarak hem de yaşam standardı olarak.

Bir arada yaşamı savunalım, inadına yaşam, inadına insanlık!

İSMAİL CEM ÖZKAN
30.01.2007

Hiç yorum yok: