9 Ocak 2008 Çarşamba

Üniversitelerden yansıyanlar…

Üniversitelerden yansıyanlar…

Üniversitelerde bir şeyler oluyor, faşist güçler her ne kadar başbuğları sokağa çıkma dediyse de üniversite bahçeleri sokak olmadığını düşündüğünden olsa gerek, önlerine gelen bıçak gösteriyorlar.

Faşistler yaşananlardan ders almışa benzemiyorlar, çünkü ders almış olsalar bıçak gösterme yerine ideallerindeki yaşamın ne olduğunu sorgularlardı. Sorgulayacak bir kafalarının olmadığını ellerindeki bıçaklardan anlaşılıyor. Çünkü ülkü kelimesinin karşılığı idealdir ve onun dahi farkında değiller. İdealistler neyi ülküleştiriyorlar bilemiyorlar, duygusal tepkilerini ellerine bıçak alarak gösteriyorlar. Onların bıçak almasını fırsat bilen güvenlik güçleri de önlerine gelen sol görünümlü öğrencilere acımasızca saldırıyor. Çünkü sol hala kendileri için tehlike olarak görüyorlar. Sol Türkiye’nin geleceğinin garantisidir, insanlığın ilerlemesinin sembolü olduğunu unutuyorlar. Bakın sol üzerinden panzerleri geçirenler, şimdi solu arıyorlar ve aramakla kalmıyorlar solu yaratabilmek için ekonomik kaynak dahi aktarıyorlar. Gerçi aktardıkları kesim sol adına konuşuyor ama idealistler gibi davranıyorlar. Ha faşist ha sol görünümlü fark etmiyor, aynı şeyleri yapıyor, aynı şekilde tepki gösteriyorlar. Şimdi bu iddiamı kanıtlamak için bir şey yapmayacağım, eski generaller nerede ve kim adına konuştuklarına bakın anlarsınız sol görünümlü kişileri. Eski savcılar, eski generaller ve eski büyükelçiler toplanmış kendilerince sol politika yapıyorlar! Ulusal cephe adı altında kızıl elma yiyorlar, fakat yerken etraflarına da pislik bulaştırmayı unutmuyorlar. Ellerinde bıçak ile dolaşanlarla onlar arasında bir fark yoktur.

12 Eylül öncesi faşist saldırılar vardı ve onlara karşı direnenler. Şimdi faşist saldırılar yine var ve yine direnenler. Üniversitelerde faşist saldırıları planlayanlar her dönemde olduğu gibi aynı senaryoyu uyguluyorlar. Buna alet olacak birçok idealist genci bulmak hiç zor olmasa gerek. Eline bıçak alan öğrenci, artık öğrenci değildir, birer tetikçi konuma düşmüştür. Onun tetikçilikten kurtulması zordur, bugün arkadaşına bıçak çeken, yarın bir bilim adamına, aydın gazeteciye ve sonunda bir papa’ya kurşun sıkan olur! O kurşunu sıkan ve eline bıçak alan kişi hiçbir zaman bilmez, kim için eline bıçak aldığını. Birisi onun eline bıçak alması için ortamı oluşturmuştur ve o da onun havasına kapılıp gitmiştir. Eline bıçak almışsa biri, artık potansiyel katildir. Ülkemizde potansiyel katillerin yaşları genelde küçük olur, büyüdükçe mafya lideri konumuna gelir. Para, insan ticareti ve uyuşturucu üçgeninde kaybolmuş yaşam.

Faşistler üniversitelerde ellerine bıçak almışlar, doğal olarak onlara karşıda direniş olacaktır. Direnenler hep masumdur ve güçlüdür. Önemli olan o direnişi duygusal değil, bilinç ile örgütlemektir. Hedef, daha güzel bir dünya, daha demokratik bir gelecek, çok kültürlü bir Türkiye olmalıdır. Yüreğim faşistlere karşı direnen gençliğin yanındadır. Onların güzel yürekleri ile birlikte atar, çünkü onlar hep zor koşullarda, hem devlet terörü altında, hem de faşist terör altında yaşama mücadelesi veriyorlar. Onların direnişini ve haklı isyanlarını ekranlar aracılığı ile gördüğümde yüreğim onların yanında attığını hissettim. Üniversiteler bizimdir diyen, demokratik ve özerk bir üniversite isteyen gençliğin yanında olduğumu söylemekten onur duymaktayım. Onlar bizim geleceğimizdir, onlar bizlerin onurudur.

Öğretim üyeleri açısından üniversiteler birer meslek okuldur. Meslek okulunda eğitmenlik yapan öğretmen gibidirler. Tek farkları daha yüksek maaş alıyor olmaları. Bilimsel çalışılma yapılmayan birer kışla görünümdeki okullarda bilim adına çalışanlar, daha çok okulları sermeye kurumu olarak görme eğilimindeler, o kurumları nasıl kar eder konuma getirir ve kendi gelirlerini daha çok artırır konumunda beyinlerini çalıştırmaktalar. Sermaye işletmesi gibi görüldüğü içinde zarar edilecek herhangi bir yatırım yapılamıyor, daha çok kar ve statükonun korunması için ellerinden geleni yapmaktalar. Birer döner sermaye işletmesine dönen okullar, vakıflar aracılığı ile öğretim elemanlarının okuldan ayrılsalar dahi gelirlerini garanti altına almış oluyorlar. Vakıflar üniversiteden bağımsız ama üniversite kaynaklarını kullanarak sermaye işletmesi gibi çalışmaktalar! Ülkemizde ki üniversiteler birer yüksek okul görünümdeki işletmeler şeklinde çalışmaktadır.

Özerk bir yapıya kavuşmaları durumda daha kötü sonuçlara gidebilir, belli görüşlerin ve yaşam biçimlerinin alanı olabilir. Bunun için koşullar uygundur, o yüzden üniversiteler demokratik yapılanması yapabilmesi için gerçek bilim adamları tarafından yönetilmelidir. Ticari kafa ile değil, bilim için çalışan kurumlara dönderilmelidir. Onun koşulları maalesef bu sistem içinde mümkün değildir.

İSMAİL CEM ÖZKAN
21.Aralık 2006

Hiç yorum yok: