10 Ocak 2008 Perşembe

Resimlere bakıyorum!

Resimlere bakıyorum!

Masamın üzerinde yüzlerce resim durmakta, her biri değişik katliamlarda çekilmiş. Soykırım mı yoksa katliam mı olduğu tartışılan görüntüler.

Yan yana dizilmiş, elleri arkasından bağlanmış onlarca insan, önlerinde onlara doğru tutulmuş silahlar. Biraz sonra hepsi hayata gözlerini yumacaklar. Fotoğraf sessizce tanık oluyor bu ana. Bosna’da çekilmiş bir görüntü. Bu görüntüye bakarak soykırım olup olmadığına kimse karar veremez. Genele ve belli bir kesime, ırka, düşünceye ya da dini duruşuna göre, onlara karşı sistemli bir şekilde, önceden planlanarak yapılan eylem olarak tanımlanmış soykırım. Katliamlarda önceden planlanır ve uygulanır. Soykırım ile katliam arasında ki ince çizgi planlı ve sistemli olarak yapılmış olması. Aslında iki kavramı birbirinden ayırmak yerine karıştırıyoruz. Soykırım yapmak kötü, katliam yapmak sanki iyi gibi ‘biz soykırım yapmadık, uluslararası yalandır!’ diyerek kendisince politik çıkar peşinde koşanlar, tiyatro sahnesinde oyun oynayan oyuncular gibi rollerini oynamaktalar. Aslında bize sürülecek en büyük leke soykırım yaptığımızı söylemektir denmekte, ama katliamlardan bahsedilmez. Katliamların bir daha olmaması için ne yapmak gerektiğini ortaya sürmez, aksine yeni katliamlara da zemin hazırlanır. Soykırım gibi tartışmalı kavramlar üzerine yürütülen polemik yerine, yeni katliamları önlemek için ne yapıyoruz diye bakmak gerek.

Bu ay içinde birçok katliam oldu ülkemiz sınırları içinde ve dışında. Bu aya göre özgü düşünmeyin, çünkü katliam ve soykırım için tarih belli günleri seçmez! Her an bir yerde katliam oluyordur. Dünyada silahlanma bu kadar üst seviye çıktığına göre ve her beş dakikada bir kişi silah ile öldürüldüğüne göre, her an bir yerde katliamdan bahsetmek abartı olmasa gerek! Katliamların bir daha olmaması için ne yapıyoruz?

İşlenen cinayetlerin ne kadar hatalı olduğunu ve o katliamların sorunları çözmediğini, aksine daha da karmaşık haline getirdiğini görmek gerek. Evrensel olarak oluşturulan hukuk kuralları içinde, sorunların karşılıklı görüşmeler ile çözülebileceğini varsayıyorsak eğer, demektir ki katliamlar bir insanlık suçudur. Bu insanlık suçu sürekli olarak bir yerlerde işleniyor. Ülkemiz topraklarında yakın tarihimiz içinde Gazi olayları olarak geçen katliam henüz çok yenidir ve katiller gerekli cezaları almamıştır. 1970 yıllarda Kızıldere katliamı unutulmamıştır. 12 Mart askeri darbesi sonrası yaşanan katliamlar sorgulanmış mıdır, suçluları cezalandırılmış mıdır? Ülkemizin sınırları hemen yanında gerçekleştirilen Halepçe katliamı. Bütün bu katliamlar yakın tarihimizde olmuş olanlar. Bu ay içinde gerçekleşmiş olanlar ve uzağa gitmeden ilk anda sayabileceğimiz katliamlar. Bütün adını andığım katliamlar birbirini takip ediyor, neden? Çünkü hiç birinin suçlusu evrensel kurallar içinde yargılanmamıştır. Eğer suçlular yargılanmış olsaydı, bu gibi katliamlar acaba devam eder miydi?

Masamın üzerinde binlerce resim var, her biri farklı yerlerde çekilmiş. Ölenlere bakıyorum, olaylardan haberi dahi olmayan sıradan insanlar. Çocuklar görüyorum, gözleri açık ve şaşkın olarak bakmışlar. O anları donmuş sanki. Kendileri dışında gelişen olayların kurbanları, ne için öldüklerini dahi bilmeyen insanlar. Ne için savaştığının farkında dahi olmadan savaşanlar. Ne için öldürdüğünü bilemeden elindeki silahı ateşleyen. Belki öldürdüğü kişi, çocuklukta birlikte top peşinde koşturduğu çocukluk arkadaşı olabilir! Katliamlar ile tarihimiz yazılıyor. Ve tarihimiz katliamlara onay verenlerin tarihi oluyor!

Masamın üzerinde binlerce resim var, her birinin gözlerine bakıyorum, vücutlarına bakıyorum. Kurşun yaraları ve başka izler görüyorum. Donuk bir resim, o anı dondurmuş sanki, fakat biliyorum o an hep donuk olarak kalacak! Katliamların ve soykırımların bir daha olmaması için neler yapıyoruz? Katliamları unutmamak için sene de bir de olsa anımsıyoruz, anımsamak yeterli mi? Resimlere bakıyorum. Bir de yaşama bakıyorum. Acaba katliamlar ne gibi sorunları çözdü?

İSMAİL CEM ÖZKAN
11 Mart 2007

Hiç yorum yok: