9 Ocak 2008 Çarşamba

Seçim olur mu?

Seçim olur mu?

Bugünlerde bir seçim havası esmeye başladı, doğudan gelen soğuk dalgaları gibi, ülkemizde seçim rüzgarı esiyor. Bu rüzgardan etkilenenlere göre hayırlı ya da hayırsız rüzgar olarak algılanacaktır.

Mecliste olan partilerin sine-i millet adını verilen, milletvekilliğinden istifa edip, sıradan vatandaş olması olarak algılanıyor ki kişisel dönüşler dışında tarihimizde toplu istifalar pek olmamıştır. Belki askeri darbe sırasında darbeciler milletvekillerinden toplu istifayı isteyebilirlerdi, demek ki 5 generalin ve onlara programı yazanların aklına gelmedi!. Tarihimizde olmayan bir durumdur.

Halka dönmek, halk gibi olmak anlamına gelir ki, hiçbir seçilmiş kendini halk gibi görmez! Çünkü ne yaptıysa halka rağmen yapmıştır, halk dediğin de zaten her partiye göre tanımı değişen bir durumdur!

Halka katılmayacak olanların başında da eski bir padişaha darbe yaparak hürriyet ilan edenlerin geleneğidir, ki şu anda ana muhalif parti gibi gözükmektedir, ama sadece sandalye sayısına bakarak bu ana ve yavru muhalif kavramları verilebilinir! Aksi halde ana muhalif bir parti şu anda meclis salonunda yok, ana gibi hep iktidarı kucaklayan bir muhalif durmaktadır. Ekonominin diriliği içinde bu şekilde davranmak önemlidir, IMF politikaları sayesinde ülke ekonomisi doğru bir çizgiye oturmuşken, ondan sapma olmaz! İşverenler ne derse o olur, gerçi onlarda bir bütünlük içinde değiller, ne dediklerini kendileri de bilmiyor vaziyette, bir hükümet, bir ordu arasında gidip gelen söylem geliştiriyorlar. Halka gidemezler, çünkü halktan korkuyorlar, tek başına yola çıkamazlar, çıkarlarsa, kurt mu kapacak, güvercin mi belli değil. En iyisi koltuğuna sıkı sıkı sarılmaktır, çünkü hazinenin geliri ve bir özel bankadan alınan varis geliri yaşamaları için çok önemlidir. Oradan para gelmezse bugün adları ve sanları okunmayacak bir parti olurdu! O yüzden ana muhalif, koltuğunu bırakıp meclisten dışarıya çıkamaz. Birkaç idealist belki halka kucaklaşır, fakat bunu da meclis çoğunluğu istifayı kabul etmeyerek, halkın arasına kavuşmak isteyenleri de engellerler, ne olur ne olur diyerek, çünkü zincirleme reaksiyonu gösterip birkaç daha milletvekili halk arasına karışmak isteyebilir. Şu anda koltuk bırakmak için tek seçenek kalıyor, o da milletin vekilinin ölmesi, ki kimse ölsün istemez! Bunun dışında meclisin ceylan dersini bırakıp, halk arasında plastik sandalyede oturmak istemez vekil! Seçim zamanı o plastik sandalyeye ihtiyaç duyar, sadece oraya çıkıp boyunu gösterdikten sonra sesini duyurmak için bir araçtır!

Halkın kucağına gidilmeyeceğine göre neden bu tartışmalar, bir başbakanın cumhurbaşkanı olmasını engellemek için. Meclis çoğunluğu derse, başbakanımız gidecek, gider! Göstermelik bir koltukta ülkeyi temsil edecek. Bunda ne olacak ki, çünkü ülkenin başbakanı zaten ülkeyi tüm dünya ülkelerini gezerek temsil etmedi mi? Sahi başbakanımız hangi ülkeye gitmedi? Eğer gitmediyse bir bildiği var demektir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi bahane edilerek bir ülke seçime gidemez, fakat ılımlı bir light darbe olabilir. Çünkü ana muhalif parti geleneğinde darbeden medet ummak var, koltuğunu bırakıp gitmesi için darbe olması şart, o yüzden ana muhalif partiler hep gözlerini ordu tarafına dikerler! Ordu’dan gelen mesajlara göre hareket ederler, bilirler ki, şurada sertleşmek gerek, sertleşir! Yumuşaması gerektiğini iş adamları ülke ekonomisi için derse yumuşar, çünkü ana muhalif parti halkın partisi değil, temsil ettiği kesimin partisidir.

Ülkemizde temsili bir demokrasi vardır, halkın çoğunluğu meclis dışında temsil edilir, ama ana muhalif bundan rahatsız olmaz! İktidarın zaten öyle bir sorunu yoktur, ne kadar az parti meclis içine girerse, daha rahat hareket eder. İktidar adayı partiler genelde son yıllarda meclis dışından gelmektedir. Meclise girip ana muhalif olmak, iktidar adayı olmak anlamına gelmiyor! Bunu çok iyi bilen bir parti halka gitmez, gidemez! Kaybedeceği çok şey vardır, kaybedeceği çok şey olduğuna göre neden gitsin ki?

Halka gitmek demek, dokunulmazlığın kalkması demek! bu durumda haklarında açılmış davalar zaman aşımına uğrama sorunu olanların işine gelmez! Bu durumda dokunulmazlıkları korumak iktidar partisinin işimi oluyor, ana muhalifin mi?

Dokunulmazlıkları sınırlayalım diyerek iktidara gelenler, hep dokunulmazlıkların arkasında kalmaya özen gösteriyorlar, çünkü onu iktidara taşıyan ekonomik güç dokunulmazlık istemektedir, nereden buldun şu seçim için kullandığın parayı deme cesareti olan var mı? Ana muhalifin parasının nereden geldiği belli de, bazı milletvekillerinin gelirleri o kadar saydam olmasa gerek!

Ben bilmiyorum, bu konuda söylenenlerin bana verdiği yanılgı olarak algılayın. Hiçbir konuda iddia edecek konumda değilim, çünkü gazete haberlerinden okuduğum haber ve yorumlara göre kafamda oluşanları paylaşıyorum. Gidip o ülkeye bakmadım, kim kimdir, ne yapıyor diye. Ülke haberlerini sansürcü ajanslardan geçtiği kadarını bilebiliyorum, ajanstan sanıldığı gibi her haber geçmez, geçse de değişerek geçer, o yüzden ben ajan haberlerine pek güvenmem. Kimin süzgecinden geçti diyerek kuşku ile okurum. Konuyu dağıtmayayım efendim, elimdeki bilgiler ile Afrika’da bir ülkeden bahsettim, bu ülke bizim ile uzaktan yakından ilgisi yok, ilgi kuranlara ise bir tasfiyem, o kadar da kötü niyetli olmayın!

Vekillerinize güvenin vekilleriniz sizin iyiliğiniz için gecesine gündüzüne katarak çalışmaya devam ediyorlar, yoksa mesai ücretlerine milletin vekili değer bilem vermez, oradan aldıklarını hazineye bağışlar, ki bu şekilde ülke ekonomisine katkı sunar. Bazı milletin vekili saç ektirmiş filan diye duyarsanız, sakın inanmayın, hep kötü niyetlilerin söylemi, yoksa o seçilirken nasılsa şimdi de öyle, göbek filanda bağlamadı, bağlamış ise meclis oturumları yüzünden yürümeye bile vakit bulayanlardır. Yemekten filan olmaz göbek, hareketsizliktendir!

İSMAİL CEM ÖZKAN
19.Aralık 2006

Hiç yorum yok: