10 Ocak 2008 Perşembe

Sudan’dan…

Sudan’dan…

Sudan’da menenjit olduğu sanılan bir hastalıktan dolayı ülkenin en fakir bölgesinde binden fazla insan ölmüş. Bu konuda çıkan haberleri okuyorum. Sudan ne zaman gündemimize girse kulaklarımı o tarafa çevirir ve gelecek haberleri dikkatli bir şekilde izlerim.

Sudan ilk defa Osmanlı döneminde gelen köleler ile Türkiye’nin gündemine gelmiştir. Fakat esas bizim gündemimize gelişi, bir askerimizin orada üst yönetici olarak bulunmuş olması. Sudan petrol zengini bir ülke konumuna gelmiştir. O zenginlik sudan tarihinde önemli bir çatışmanın da habercisi oluyordu. Petrol için o ülkeye göz dikenler gün geçtikçe artmaktadır. Doğal olarak da çatışmada artmaktadır. Sudan içinde gelişen İslami hareket ve onun sonucunda El Kaide örgütü bahane edilerek Amerika bu ülkenin topraklarını 9 Ocak 2007’de bombaladı. ABD’nin Kenya’daki (Nairobi) ve Tanzanya’daki (Dar es Salam) elçiliklerine düzenlenen saldırılarda tam 225 kişi öldü. Saldırı ABD’ye tam bir meydan okumaydı ve Amerikalılara göre sorumlu El Kaide örgütüydü. Somali içinde gelişen bu hareket ileride yapılacak müdahalelerinde habercisiydi aynı zamanda.

Zaman içinde uçak gemilerinden kalkan uçaklar ve füzeler ile Somali bombalanmaya devam edildi, amaç İslami temelli gelişen muhalifi bastırmak ve yok etmektir. Son okuduğum haber üzerine beni bu kısa tarihini yazdığım Somali üzerine düşünmeye itti. Somali Afrika’nın doğusunda kalan fakir bir ülkeydi. Halkı hala açlık ve sefalet ile uğraşmakta. Türkiye’de dahil olmak üzere bir çok işadamı oraya gidip yatırım yapmıştır. Orada paylaşılmak istenen bir zenginlik vardır. Ülkenin idaresi bu yüzden çok önemlidir. Somali, ırak ve Afganistan dışında amerikanın El Kaide ile direkt mücadele ettiği bir toprak parçası olma özelliğini de koruyor.

Fakirlerin yaşadığı bölgeyi sanırım hemen tahmin etmişsinizdir. Haberde geçen fakirlerin bölgesi İslami güçlerin hakim olduğu bölge ve o bölge bundan birkaç gün öncede bombalanmıştı. Bu bombalamaların sonucunda henüz ne olduğu belli olmayan bir virüs yüzünden binlerce insan ölmüştür. Orada yaşanan bir dramdır, bu drama sadece seyirci olarak bakmaktayız. Gündemimize dahi gelmez, Somali’de neler oluyor diye dahi sormayız. Orada görev yapmış bir subayımızı anımsarız sadece ve orada başarılı iş yapan iş adamlarımızın yanında, Gülen grubu tarafından orada yapılan Türkçe okuldan bahsedebiliriz. O okulu da açan TBMM başkanıdır. Bir de Somali vatandaşı olarak doğan bir Türk sporcudan bahsetmeden geçmek ayıp olur. Bizim olimpiyat umudumuzdur. Somali aslında bizim her an iç içe yaşadığımız bir ülke. Orada ki sorunlara duyarsızız, haberimiz dahi yoktur. Orada birleri ölmektedir, neden ve niçin öldüklerini dahi bilmeyiz. Askerlerimiz BM adına orada görev yapar, orada kimyasal ya da biyolojik silahların kullandığı bir alan olur ama dünya gündemine gelmez. Arka bahçede büyük birader birilerini dövdüğünü düşünürüz. Büyük birader dayak yemediği sürece de orada yapılan vahşete göz kaparız. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünü savunan evrensel kurumlar seslerini dünyaya duyuramazlar. Sessiz bir protesto vardır, fakat orada vahşilik yaşanmaya devam eder.

Ben orada bilinmeyen hastalıktan ölümleri kuşku ile yaklaşıyorum ve o ölümlerin tıpkı sars hastalığı gibi, kuş gribi, AIDS gibi evreni saracağı kuşkusunu taşımaktayım. Bugün görmezden geldiğimiz sorunlar yakın zamanda canımızı acıttığında geç kalmış olabiliriz. Orada kimyasal ve biyolojik silah kullananlara karşı evrensel kurallar ve hukuk yeniden anımsatılmalı ve bu kurallara uyma çağrısı yapılmalıdır. Biliyorum bu istek ütopik bir düşünce ama hiçbir şey yapmamaktan yine de iyi olduğunu düşünmekteyim. Sözümüzü ve sesimizi duymayacaktır büyük birader ama belki bir gün sesler birleşirse o zaman bizi duymak zorunda kalacaktır.

İSMAİL CEM ÖZKAN
21.01.2007

Hiç yorum yok: