9 Ocak 2008 Çarşamba

Veeeeeee

Veeeeeee

Veeeeeeee yılın son gününü takvim yapraklarında gördük. Bizlerin birçoğu takvim yapraklarının son yaprağını daha çok göreceğiz, bazılarımız ise göremeyeceğiz, çünkü yaşamın içinde sen şu kadar son yaprağı göreceksin diyemez.

Çocukluğumda izlediğim bir tiyatro gözümde canlandı, yukarıdaki cümleleri yazdığımda. Bir hasta adam var, yatakta. Başucunda çok sevdiği kardeşi ve bir doktor vardır. Hasta aslında hasta değildir, fakat yaşamının sonunun geldiğine inanmaktadır. Kendisini dışarıdaki ağaca odaklamıştır, ağaçtan her düşen yaprak ile ömrünün sonun yaklaştığını hissetmekte ve yaşamaktadır. Ağaçlardaki yapraklar onun zamanı olmuştur. Rüzgarın her esmesinde yaprak düşmekte ve hasta biraz daha ümitsizliğe kapılmaktadır. Çaresizdir yanı başında olanlar ve içten içe üzülmekteler. Sonbahar olağan hızı ile sürmekte ve her saniye bir yaprağın yeryüzüne doğru uçtuğu zamandır. Doktor kurnazca bir çözüm bulur ve gerçek doktor olduğunu gösterir. Hastasını kaybetmek istemez. Günümüzde doktorlar ise önce para derler, para aldıktan sonra çözüm yolu gösterir konuma geldiler. Neyse doktorumuzun bulduğu çözüm basittir. Cama bir yaprak çizdirir usta bir ressama, ağaç dalına takılı olarak. Hastamız durmadan o resme bakar. Sonbahar geçmiş kışa dönmüştür zaman ama o yaprak oradadır. Düşmez. Hasta son nefesini vermek için o yaprağın düşmesini bekler. Bekler ama düşmez. Kış gelir, geçer ama yaprak yerli yerindedir. Bahar gelir, ağaçlar yeni yaprağa düşmüştür. Hasta umut ile ayağa kalkar ve camı açar, yaprak içeriye doğru gelir ama düşmez! Çünkü o bir resimdir. Doktor gösterdiği yöntem ile hastasını hayatta tutmuştur, hasta artık o kötü inancından kurtulmuş ve zamanını düşen yapraklar olmaktan çıkarmıştır. Yaşama yeniden sarılır.

Her gün eksilen yapraklara bakarak ömrünün tükendiğini sananlara küçük bir anımsatma yapayım dedim. Ömrümüzün ne kadar olacağını kimse söyleyemez, fakat ömrümüzün yaşam kalitesini artırıp ve doyasıya yaşamak elimizdedir. Yarın olmayacak gibi, ama yüzyıllar boyu yaşayacakmışız gibi, umut ve beklentilerimizi gerçekleştirmek için çaba sarf ettiğimiz günler hep önümüzde duracaktır. Bu anı, değişen yaprak sayfalarına göre değil, içimizden geldiği gibi yaşayalım. Çünkü zaman görecelidir, o göreceli zamanı iyi değerlendirmek elimizdedir. Öncelikle sağlık, daha sonra sevgi, hoşgörü önümüzdeki ışığımız olacaktır. Yaşam kalitemizi artırmak için elimizden geleni yaparsak, daha hoş bir iz bırakabiliriz yaşam denen çizgiye.

Zaman geçiyor, yeni bir yıl rakamlar içinde değişiyor. Değişen sadece aslında rakamlar, bizim için değişen bir şey yok, sadece yaşlandığımızı hissettiriyor. Dünyamızda kaç takvim kullanılıyor, kaç zaman biri var? Standartlar oluşmadan önce her kişi ve her kültürün kendisine göre ölçüm birimleri vardı, şimdi global olarak ölçer hale geldik. Kurallar ve standartlar arasında yaşamımızı düzenlemeye çalışıyoruz. Standart dışı insanlar bu global toplum içinde sanki yaşayamaz gibi bir his oluşturuldu. Standartlar arasına sıkışmış bir insan olarak zamanın nasıl geçtiğini anlamaz oldum. Gelişen teknolojiyi izleyemez oldum, artık izlemiyorum da, kullanabildiğimi kullanıyorum, yenisini öğrenmek gibi gayret dahi göstermiyorum. Artık kendimde o enerjiyi yakalayamıyorum, yenilikleri izleyeceğim derken yaşamı kaçırdığımı anladım. Artık standart düşünüş ve yaşam biçimini de kabul etmiyorum, kafama göre ve içimden geldiği gibi yaşamaya çalışıyorum. Global politikalar insanı ve yaşamı standart hale getirmektedir ama yaşamın güzelliğini ortadan kaldırmaktadır. Şu saatte, şu iş olacak, şurada olacaksın, şunu yaşayacaksın gibi önermeler beni artık etkilemiyor. O yüzden uzun zamandır koluma saat takmıyorum, evimden olabildiğince saatleri uzaklaştırdım. Teknolojiden istediğim gibi yararlanıyorum, onların belirlediği düşünce biçimi ile değil. Yaşam kaliteme kattığı katkıya göre kullanıyorum.

Camıma bir yaprak çizdim, o yaprağa bakıp yaşamı izliyorum! Yaprak silindi mi, oturup yeniden çiziyorum. Zamanı ne güneşe göre, ne de aya göre yaşamak istemiyorum! Zamanı içimdeki devinime göre yaşamak istiyorum! İçinizden nasıl geliyorsa öyle yaşayın, barış, sağlık, özgürlük içinde… bayramınız ve yeni yılını kutlu olsun!

İSMAİL CEM ÖZKAN
31.12.2006

Hiç yorum yok: