9 Ocak 2008 Çarşamba

Yılın ilk yazısı..

Yılın ilk yazısı..

Yeni bir yıl başladı, yenilikleri ile başladı mı? Bana göre dünün devamı olarak başladı, yeni olarak eğlenceler sırasında bir gencin başından vurulması olayı. Dikkat ederseniz dünyanın hiçbir yerinde kutlamalar sırasında insan kafasından vurulmaz! Saddam öldüğünde eğlence maksatlı kutlamalarda da bir Türk kamyon şoförü kafasından vurulmuştu.

Üçüncü dünya özelliğini gösteriyoruz dersek değil! Çünkü 3. dünya ülkelerinde dahi gözükmüyor, bizde gösterilen tepkiler. Bize özgü bir durum ve bize benzeyenlerin gösterdiği bir refleks olarak görüyorum. Eğlenen insan eline silahı alıyor ve havaya atıyor. Silah geleneği olan bir toplumda değiliz, çünkü en son silah kullanan haklardan da biriyiz. Nereden geldi bu silah ile havaya ateş etmeler ve birini öldürmeler.

Karacaoğlan silah bulundu mertlik bozuldu derken haklı olsa gerek, çünkü bizler silah ile insanın arkasından vurur olduk. Öldürdüğümüz kişiyi dahi görmüyoruz. Havaya kurşunu sallıyoruz ve sonra biri, bir yerde yere yığılıyor. Katil olduğumuzu dahi bilmeden yaşıyoruz. Silahı havaya herkes ateşliyor, bir de ben ateşleyeyim derken acaba ne düşünür insan? Elime hiç silah almadığım için bu konuda ne düşünür insan bilmiyorum. Eline silah alıp havaya ateş edenlerin cevaplandırması gereken bir soru.

Yeni yıl kurban bayramın etkisi ile İstanbul boğazının kan ırmağına döndüğünü gösteriyor, yatların kanlar arasında yol aldığını ekranlar aracılığı ile gördüm. Tanrıya et ile ve kan ile ulaşılamayacağına göre, dökülen bu kanlar kim için yapılıyor demeden duramadım. Tanrıya ulaşmak için kan dökmek zorunlu mu? Bu kan deryasına bakan tanrı acaba ne düşünür, ne mutlu ki kullarım benim için yeryüzünü kan ile yıkıyor mu diyecek? Adaletsizliğin ortadan kaldırılması, eşitliğin topluma yayılması için getirilen kurallar bile birer ritüele dönderilip aşırılılığa kaçılıyor. Aşırılığa kaçmanın günahların en büyüğü olduğunu söylemiyor muydu tanrımız?

Silahı eline alanlar eğlendiğine inandığı anda, kendisini başkalarına göstermek için havaya ateşliyor ve kurşunun yönünü hiç bilmiyor. Kimi öldürdüğünün farkında dahi değil. Katiller aramızda gezmekte, ellerine silah alan, havaya ateş eden her kişi birer katil olma olasılığı olan kişilerdir. Üstelik katil olduğunun farkında dahi olmadan yaşamaktalar. Ülkemizde her üç kişiden biri evinde silah bulundurduğunu yapılan istatistiklerden öğreniyoruz. Demektir ki, toplum olarak potansiyel katiliz!

Neden insanlar ruhsatlı ya da ruhsatsız silah alır? Kişinin güvenliğini korumakla yükümlü devlet olmasına rağmen, neden özel güvenlik kuruluşları ihtiyaç oldu? Silahların serbest bırakılması ve her yerden elde edilmesi kolaylaştığında suçların azaldığını gösteren bir gösterge mi oldu, yoksa tersini mi yaşıyoruz? Kişisel silahlanmanın sınırlandırılmaması, hatta yok edilmemesi sonucu her kutlamada birilerin ölmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Her toplu eğlence bir cinayet ile sonuçlanır oldu. Buna dur diyecek güç belli olmasına rağmen, sesini duyamıyoruz. Acaba o sesi kesen silah tüccarları mı, yoksa üreticileri mi?

Cinayete dur diyecek birileri yok mu? Sanırım sessizlik bu konuda da kendisini koruyor. Katilin bulunması sorunu çözmüyor, çünkü her toplu eğlencede yeni katil ortaya çıkıyor. Cezaların artırılması da sorunu çözmedi, her an bir katil olma potansiyeli olan kişi elinde silah ile dolanmaya ve aramızda gezmeye devam ediyor. Kurşun her an ve belli olmayan bir yerden bizi bulabilir. Tesadüfen yaşam istemiyorsak, silahlanmaya son diyelim! Aşırlılıklardan uzak duralım ve bir şeyi abartmadan yaşamayı öğrenmenin zamanı geldi de geçiyor diye düşünmekteyim.

Bir yıl daha başladı, yeni yılı nasıl karşıladığına baktım insanlığın. Aslında dünyada değişik takvimler kullanılıyor, bizimde kullandığımız takvime göre yeni yılı kutladık. Diğer takvimlere göre ise yeni yıl henüz başlamadı. Her yeni başlangıcı coşku ile kutlamak bütün kültürlerde vardır. O coşkuya katılıp gerçekten eğlenenlere bakmak bile insanın içinde umut oluyor. O umut ile yeni yıla başlamak bile güzel. Güzel günler ve yıllar hep sizler ile olması dileği ile… Sağlık içinde kalın!

İSMAİL CEM ÖZKAN
1.1.2007

Hiç yorum yok: