9 Ocak 2008 Çarşamba

Yaşadığımız dönemin adı var mı?

Yaşadığımız dönemin adı var mı?

Sanayi devrimi kendisini ne zaman dünyaya ilan etti? Bu sorunun yanıtı Fransız devriminde gizlidir. Çünkü Fransız devrimi sanayi devrimin başlangıcı değil, iktidara gelişinin başlangıcıdır. Batı yarım kürede sanayi devrimi matbaanın kullanımı ile başlar. Matbaa sayesinde sermaye birikimi yapar. Belli bir dolgunluğa ulaşan sanayi devrimin zamanını iyi tespit etmiş ve Fransız sokaklarının kaderini değiştirecektir. Devrim sokaklara sinecektir ve bugüne kadar gelen bir geleneğin de başlangıcı olacaktır.

Devrim Fransa’yı çok sevmiştir. Devrim sonrası da devrimler devam etmiştir, üstelik yeryüzünü değiştirecek şekilde! Bu duruma nasıl gelmiştir? Bir başkaldırı ülkesi konumuna dönmüştür. Roma iktidarından kurtulan küçük sermaye grupları kendi içinde gelişirken, o döneme kadar monarşi ile yönetilen ülke büyük bir çıkmazında içine girmiştir. Halk ile yönetici arasında uçurum artmış, şaşalı yaşam dışında fakir ve köle yaşamı ülkenin gerçeği olmuştur. Açlık ve hastalık ile uğraşan ülke haklı aydınların kendilerini daha geniş kesime duyurmasını sağlayan matbaa ile büyük bir atılım yapmış ve sermaye sahibi ve ülkenin yeni efendileri olacak kesim dipten bir dalga ile gelişmiştir. Göreceli olarak iktidarın halk ile paylaşılmasını savunmuşlardır başlangıçta ve sermeye birikimi için yeni bir model önermişlerdir. Aynı dili konuşan insanların birliği! Ulus kavramı gelişmiştir monarşi düzlemi içinde. Monarşi yönetimi içinde ulus kavramı yoktur, daha çok inanç birliği daha önemlidir. Ülkeyi yönetenler halkın konuştuğu dili konuşmuyorlar ve halktan kopuk yaşamaktalar. Bir aile bütün Avrupa’nın krallarını belirlemekte ve kendilerine kutsal damgasını vurmaktalar. Tanrı adına monarşi iktidarını korumaktaydılar. Bu yönetici sınıfın yerini alacak burjuva sınıfı zaman içinde gerekli sermeye birikimi sağlayarak bir ayaklanma ile göreceli bir demokrasiye Fransız sokaklarında geçecektir. Devrim kendisini giyotin ile duyuracak ve devrim kendi evlatlarını giyotin bıçağı altında yok edecektir. Fransız monarşisi bu devrim ile yok olacak ve onun yerine başka bir devlet tanımı içinde ulus devleti kurulacaktır. Halkın konuştuğu dili konuşan bir yönetim! Ya da yönetimin konuştuğu bir halk yaratılacaktır ve bu konuda acımasızdır ve ödünsüzdür. Tek dil, tek kültür, tek din! Monarşinin içindeki çok kültürlülük yok olacak ve yerine tek kavramı alacaktır. Ulus devrimi bütün dünyayı bir kasırga gibi kavuracaktır. Sanayi devrimi ulus kavramına ihtiyaç duymaktadır, çünkü sermaye birikimi için gereklidir. İlk dönemde sanayi devrimi kendi varoşlarını yaratacaktır. Acımasızdır, her şey devlet ve ulus adına yapılacaktır. Ulus adına idamlar verilecek, ulus adına savaşlar yapılacaktır.

Ulus devlet kavramı iki büyük savaşı davet edecektir. Çünkü monarşi dönemden devralınan emperyalist düşünce bu dönemde sermaye birikimi amacı ile kullanılacak ve daha yıkıcı sonuçları da beraberinde getirecektir. Sanayinin girdiği yerlerde ulus bilinci keskinleşecek ve o güne kadar beraber yaşayanlar ayrılacaktır. Bir parçalanma reaksiyonu gösterecek ve bu durum günümüze kadar sürecektir. Ulus devleti yeteri kadar sermeye birikimi yaptıktan sonra ve monarşinin sonunu hazırlayan sürece benzer bir dönüşüm sürecini uzun süredir yaşamaktayız. Avrupa birliği projesi bunun somut bir sonucudur. Sanayi devrimi süreci bir çok ülkede noktalanırken, teknoloji devrimi kendisini önceleri yavaş hissettirirken, günümüzde yaşamın bir parçası olmuştur. Teknolojideki gelişme o kadar hızlıdır ki, kimse onu gerçek anlamda izleyecek konumda değildir. Her an yeni bir ilerleme ve değişim yaşamaktayız. Teknoloji dünyayı küçültmüş ve ulus devlet bu gelişmeye yanıt veremez konuma gelmiştir. Günümüzde dünya küçülmüştür. O küçülmede elbette kendi politikasını ve yaşam standardını dayatmıştır. Global politikalar ulusal politikaların önüne geçmiş ve ülkeler birbirine benzer şekilde yönetilmeye ve insan yetiştirmeye başlamıştır. Bir ülkede eğitim seviyesi düşük görmek belki eskiden önemliydi, şimdi bütün dünya ülkelerinde eğitim seviyesi çok aşağılara düşmüştür. Bütün dünya medyası birbirine benzer hale gelmiş, birbirini aynen kopyalar halde yayın yapmaktalar. Bilgi sınırı aşmış ve bütün dünyaya aynı anda bilgi yayılmaktadır. Evrensel çapta hastalıklar ve radyasyon bile artık günümüzün sıradan olayı olmuştur. Endonezya’da çıkan bir virüs birkaç hafta içinde ülkemizde de gözükmektedir. Global ısınma sonucunu hep birlikte yaşamaktayız. Kışı yaşayamaz hale geldik, kayak kaymak için bile doğal olmayan kar elde eder olduk! Teknoloji alanında müthiş bir gelişme vardır ve önü alınamıyor!

Sanayi devrimi sürecini doldurmuştur. Sovyetlerin tarih sahnesinde yerini alması ve balkanların parçalanması bu sonucu göstermektedir. Teknoloji devrimi evrensel çapta giyotinlerin ortaya çıkmasını sağlamış ve kendi evladı olan insanı yok etmektedir. Fransız devrimi ilk önce kendi devrimini yaratan evlatlarını bıçak altına yatırmıştır, teknoloji devrimi de bütün insanlığı bıçak altına atmıştır! Global çapta hastalıklar, virüsler sayesinde bıçak kendisini hissettirirken, ulus devletlerin parçalanıp yeni duruma uygun uluslar üstü kıtalar devletlerin oluşmasını da hızlandırmıştır. Bütün evren yaşam tarzı olarak batı yaşam tarzı karşısında boyun eğmiş ve ona benzemeye başlamıştır. Sanayi devrimi ile gelişen şehirler birbirinin aynı gibidir, yaşam tarzı olarak da! Irak’ta asılan bir diktatör aslında bir döneminde bittiğini bütün dünyaya ilan ediyordu. Sanayi devrimi için, ulus devleti yaratmak için yapılan çalışmaların sonunu simgeliyordu. Yapay olarak yaratılan Irak, tarih sahnesinden çekildiğini gösterir bir sahne sergilenmiştir. Fransız devriminde halk devrimin çocuklarının ölümüne şahit olmuştur. Irak’ta ise ölüme bütün dünya şahit olmuştur!

Yeni bir döneme girdik, fakat henüz bu resmi olarak isimlendirilmedi. Uzun zamandır isim arayışları devam etmektedir, uzay çağı gibi isimler düşünülmüş ama, teknolojideki gelişmeler kendi ismini kendisi vermiştir. Bize artık kabul etmek düşüyor, çünkü geri dönüşü olmayan bir süreç yaşamaktayız. Şu anda bir geçiş süreci içindeyiz. Bu süreç içinde ulus kavramı değişecek ve yerini monarşi döneminde olduğu gibi, çok kültürlü ama daha da azalmış kültürlerin olduğu birlik anlaşılacaktır. Laiklik gerçek anlamda yerli yerine oturacak ve din eski işlevini yitirecektir! Bugünkü değişime karşı yapılan dinçler zaman içinde Osmanlı imparatorluğunun sonu gibi bir sonuç beklediğini söylemek yanlış olmasa gerek, çünkü eski geleneksel yaşamı savunanların ellerinde gerçek anlamda tutacakları bir şey kalmamış ve teknoloji karşısında boyun bükmek zorunda kalmışlardır. Çünkü direnenlerde teknoloji kullanır hale gelmişlerdir!

Teknolojinin verdiği olanaklara alışanlar, yeni sürecin sonuncuna da katlanmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır! Çünkü gelecek belirsizliği içinde bugünden ipuçlarını göstermektedir. İnsanın daha da yalnızlaşacağını ve bencileşeceğini şimdiden söylesek abartı olmasa gerek. Yaratıcı beyinlerin yerini yaratıcı bilgisayarların alacağını, daha ileri aşama robotların alacağını söylemek uzak görüşlülük olmasa gerek! Bu hızlı teknolojik gelişme insanları mutlu edecekmiş gibi gözükebilir, fakat bu durum bana göre mutluluğu davet etmiyor! Mutlu olmak yine bizlerin elindedir. Yeter ki teknolojik gelişmeye bu kadar kendimizi kaptırmayalım ve kendimize ve çevremize yeteri kadar zaman ayıralım, aksi halde kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Ekonomide bir kural vardır, serbest piyasa içine bir firmanın girmesi ve çıkması o piyasayı etkilemiyorsa o piyasa oturmuş ve satabil görüntü çizer. Bunu insanlar üzerinde kurgularsak, yaşadığımız topluma bir insan gelmiş ya da çıkmış artık kimse bunun farkında dahi değildir. Acı çeken tek başına acı çekiyor, ölen birini sanki hiç yokmuş ve dünyada yaşamamış gibi algılıyor hale geldik! Evet, toplumlarda artık serbest piyasa tanımında olduğu gibi oturmuş hale geldi! Baştaki soruyu tekrar sorayım! Teknoloji devrimi kendisini ne zaman dünyaya ilan etti? Bilen var mı?

İSMAİL CEM ÖZKAN
15.01.2007

Hiç yorum yok: