9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakın mesafeden ateş!

Yakın mesafeden ateş!

Hrant Dink*, ülkenin her türlü zorluğa karşı kendi düşüncesini açıklamaktan geri durmayan bir aydın ve gazeteci daha yakın mesafeden açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.

Ona sıkılan kurşun aslında kime sıkıldığını hepimiz biliyoruz, bu söylem içinde nutuk atar gibi bir yazı yazmayacağım. Onun yaşama bakışı ve her türlü cepheleşme dışında da çözüm yollarının olacağını varsayan iyimser bakış açısı gözlerimin önünden geçiyor. Düşüncesi elbette kendisine özgü ve insanı önemseyen bakış açısı vardı. Her türlü korkutmaya ve kışkırtmaya karşın kendisine güvenen duruşunu bozmadı. Son dönemlerde ülkede artan ulusalcı cephe hareketi, bu sonuca davetiye çıkarıyordu. Cepheleşme; çatışmayı kaçınılmaz kılar. 301. maddenin yorumu üzerine açılan davalar ve o davaları izleyen günlerde kamuoyuna yansıyan linç kültürü, yaşantımızın en dramatik anlarıdır. Linç kültürü sonunda bir aydının yaşamını elinden aldı. Ülkemizde farklı düşünen ve farklı yaşayanlara gösterilen bir tepki olarak görmekteyim. Bu hoşgörüsüzlük ortamını hazırlayanlar bellidir, şimdi her biri timsah gözyaşlarını dökeceklerdir. Hedef hale getirenler ise, başsağlığı mesajlarını yayınlayacaklar ve bizim durumumuz AB karşısında ne oluru tartışacaklardır büyük olasılıkla. Bir aydın öldürülmüş, kim öldürmüşün dışında, dışarıda nasıl karşılandı diye bakılacak gibi bir his uyanmıştır benim içimde.

Ülkemizin en zayıf noktasını oluşturan ermeni sorunu üzerinde kafa yoran ve bu sorunun ortadan kaldırılması için cepheleşmenin yerine, tarih önünde hesaplaşarak ortadan kalkacağını savunuyordu. Bu duruşundan dolayı hiç kimse tarafından taraf olarak görülemiyordu, kendi doğrularını her ortamda savunmaktan geri durmayan ve tırnakları ile hayat verdiği Agos gazetesi önünde yakın mesafeden ateş sonucu hayatını kaybetti.

Yakın mesafeden hayatını kaybeden yazarlar ve gazeteciler gözümün önünden geçti. O cinayetleri işleyenler ellerini kollarını sallayarak özgürce aramızda dolanmaktalar ve yeni cinayetlere ortam hazırlamaktalar. Bu cinayetlerin sona erdirilmesini gerçekten istiyorsak, cinayete ortam hazırlayan koşulların ortadan kaldırılması gereklidir. Bunun için dürüstçe şapkamızı önümüze koyarak düşünmek ile yükümlüyüz. Ne yazık ki, bu güne kadar işlenen cinayetler aydınlanmamıştır. Abdi İpekçi ile birlikte başlayan bu seri cinayetler maalesef Hrant Dink ile devam ediyor.

* Hrant Dink (15 Eylül 1954, Malatya), Ermeni asıllı Türkiye vatandaşı gazetecidir.
Babası Malatya'nın Gürün ilçesinde, annesi Gülvart ise Sivas'ın Kangal ilçesinde doğup büyümüştür. Anne ve babası 1961 yılında İstanbul'a taşınmalarının ardından boşanır. Hrant ve iki kardeşi ailenin bölünmesi ardından Gedikpaşa’daki Ermeni yetimhanesi'ne yerleştirilirler.
Dink Türkiye'de gelişmekte olan sol siyasetten etkilenir. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Zooloji eğitimi alır. Bir süre sonra yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile evlenir. Sol siyasetin teröre kanalize olmuş boyutundan uzaklaşmaya başlar.
Kardeşleriyle birlikte açtıkları yayınevi, kırtasiye işini sürdürürken, eşi Rakel’le birlikte, kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başlar. Açılışından 21 yıl sonra kampa devlet el koyar. Denizli Piyade Alayı'nda sekiz ay yaptığı askerliğinde, bütün arkadaşları çavuş olduğu halde çavuş yapılmaz ve askerliğini er olarak tamamlar.
Bazı cemaat gazetelerinde kitap eleştirileri ile başlayan yazı hayatı, basında çıkan yalan haberlere gönderdiği düzeltmeler ile duyulmaya başlar. Patrikhane’ye, ‘Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır’ diyerek bu amaçla Türkçe bir gazete çıkarmayı önerir. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos gazetesi'nin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlenir. Agos dışında Birgün gazetesi'nde yazar. Yazılarında Türkiye'deki her etnik toplumun ortak ve barış içerisinde yaşaması gerektiğinin altını çizen Dink, aynı zamanda Ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini söyler. Ermeni Diasporasına 1915 olayları için soykırım kelimesini içermeyen daha yumuşak muhalefet yürütmeleri çağrısında bulunan Dink, Ekim 2005'te "Türklüğe hakaret"ten 6 ay hapis cezası aldı.

İSMAİL CEM ÖZKAN
19.01.2007

Hiç yorum yok: